Aslında KYB’nin kurucusu Celal Talabani vefat ettikten sonra belkide Orta Doğu’daki her parti gibi söz konusu parti sıkıntılar yaşadı ve uzunca bir süre siyasi alanda söz sahibi olmakta zorlandı. Yani KYB Baba Talabani’nin dönemindeki KYB değildi.

Talabani’nin varisleri yükü omuzlamak istese de uzun süre kendi içlerinde sıkıntılar yaşamaya başladı. Önce parti yönetim sistemini eş başkan sistemine dönüştürdüler daha sonra eş başkanlar arasında büyük bir kriz patlak verir vermez büyük oğul Bafıl Talabani kıra döke partinin başına geçti.

Kıra döke diyorum çünkü o arada çok sayıda olay yaşandı. Zehir içirmeden suikasta kadar uzadı.

Kısaca KYB tarafı böyleyken KDP ne durumdaydı?

KDP en baştan itibaren her şeyi planladığı gibi ilerletiyordu ve belki de döneminin en güçlü sürecinden geçiyordu.

Öyle ki, hükümet, parlamento çoğunluğu, uluslararası ilişkiler bakımından giderek genişleyen bir yelpaze gibiydi.

Ancak KYB, hala eski dönemdeki gibi pastanın hep yarı yarıya bölüşülmesi gerektiğini iddia ediyordu ve etmeye de devam ediyor.

Oysaki KYB kendi hakimiyetinde gördüğü Kerkük’te büyük bir kan kaybı yaşıyorken, bu kez kendi kazanımı olarak gördüğü Irak Cumhurbaşkanı koltuğunu bile KDP’ye kaptırmak üzereydi.

Diğer taraftan KDP Kerkük’teki mesele üzerine yavaş yavaş çalışmalarını sürdürüyor ve Süleymaniye’ye “Bakın Erbil’deki yollara, binalara hizmete” deyip aslında KYB’nin belki de zar zor oturduğu güç zoruyla durduğu Süleymaniye’ye de göz kırpıyordu.

Bu anlattıklarım sadece işin görülen kısmı ve bu kadarıyla yetiniyorum. Asıl yazımın başlığında yer alan konuya gelmek istiyorum.

Tüm bu yukarıda anlattıklarım ve yüz kat misli alenen ve bilinmeyen şeyler yaşanırken KYB’nin “ben varım” demesi için tek çaresi kaldı o da “aba altından sopa” meselesi oldu.

Neymiş bu aba altından sopa?

Şöyle, “ya istediklerim verilecek ve bana ikinci güç olarak muamele edilecektir ya da seçim yapılmasına müsaade etmem”.

Ancak bunu da söylerken silahla güçle değil, belli başlı başlıklarla karşı çıktığını dile getirmeye başladı.

Elinde en güçlü koz ise KOTA meselesi olmuştur.

Neden en güçlü koz çünkü yıllardır KDP’nin yetkisi ve etkisi altında olan kotaya ses çıkarmayan KYB şu anda çıkarları çatıştığı anda bu kozu kullanmaya başladı ve bunu Birleşmiş Milletler sahasına atarak sözde çözüme kavuşmasını talep ediyor.

Peki düne kadar neden sesi çıkmıyordu diye sormadan edemiyorum?

Sesi çıkmıyordu çünkü eski gücü olmamasına rağmen, bir dönem Goran Hareketi’nin gerisinde kalması ve sonra yine bulunduğu sahada Yeni Nesil diye bir liste karşısında bile zor direnmesine rağmen gerek Kerkük petrolü gerekse hakimiyetinde olduğu sınır kapılarından istediğini elde ediyordu. Ancak yavaş yavaş bitmek üzere olduğunu anlayınca şimdi ben varım demek için her şeyi yapmaya çalışıyor.

Bu sebepten dolayı da KDP’yi hem uluslararası mahfillerde hem Irak merkez siyasetinde kota ve benzeri konularda zora sokmaya çalışıyor.

Eğer KYB’nin derdi azınlıklar olsaydı kota hususunda haklı diyebilirdik. Ancak ne yazık ki samimi olduğunu söylemek mümkün değil.

Evet, kota maalesef KDP’nin elinde olan ve istediği gibi “azınlıkları” hem kontrol altında tutmak hem de uluslararası mahfilerde “birlikte yaşam, özgürlükçü” görünümünü vermek için kullanılan bir sistem haline gelmiştir.

Azınlıkların benimsediği, temsil hakkı tanıdığı partileri parçalamak, kendi yandaşı hatta kendi finans ettiği partiler oluşturup bunu zorla kabullendirmek gibi daha birçok yöntem uygulandı ve uygulanıyor.

O kadar süre geçti ki bunların üzerinden artık azınlıklar da bunu kabul edip bir kenara çekildi. Öyle ki artık kota adayları yüz iki yüz oy bile getiremediği için KDP kendi tarafından oy devşirmek zorunda kaldı.

Kısacası hiçbir taraf masum olmadığı gibi hiçbiri de sadece “azınlıklar haklarına ulaşsın” endişesini taşımıyor. Aksine bu kez her iki taraf “ben nasıl daha çok kullanabilirim” yarışındalar.

Bu nedenle KYB “Kifri’deki Türkmenler ve Süleymaniye’deki Hristiyanlar” için kota savunmasına geçmiştir.

Ve tüm bunlar da bir tarafa şimdi medyalar bölgede seçimlerin yapılmasında engel olan suç ve suçlunun KOTA olduğunu dile getirmeye devam ediyor.

Kısacası ne KDP 11 sandalyeden KYB’ye pay vermek istiyor ne KYB bulduğu bu açığı kolay kolay ört pas edecek gibi. Yani KYB kota yoluyla başka şeyleri geri almak peşinde VESSELAM…