Elektrikçi Sabo

Çok fırlama bir adamdı Sabo, gerçek adı Sabri olan Sabo, kimileri tarafından seviliyor kimilerince de bir dolandırıcıydı.

Mesleği elektrikçi olan Sabo, genç yaşta 3 ev sahibi olmayı başarmıştı. Mahalledeki evlerin çoğu için kaçak elektrik çekmişti. Bundan memnun olan ev sahipler ona hem para verir hem de dua eder.

Bir evin veya bir dükkanın elektriğini tamir eden Sabo, kopardığı kablo, aydınlatma armatürleri, anahtar, fiş, priz, sigorta kutuları ve ne varsa arabasına atar evinde temizler ve satardı. Bu durumdan ev sahibi ve alıcılar da elbette memnun oluyordu. Her Cuma camiye giden Sabo, Ramazan aylarını kaçırmazdı. Baştan son gününe kadar oruç tutardı, “Haftanın yedi günü benim, bir günü Allah’ın. Yılın 11 ayı benim bir ayı Allah’ın.” derdi. Evine bir lokma helal sokmayan Sabo, Allah’tan daha çok ölümden korkardı. İftiracı, yalancı, menfaatçi, sahtekar, hırsız olan Sabo, her işe gittiğinde hanımına “İçimde bir his var sanki bugün öleceğim.” diyordu. Karısı, evlatları ve bazı arkadaşların gözünde o bir melekti. O bir kurtarıcı gecenin yarısında bile sıcak yatağından fırlayıp elektrik arızası olan kimselerin imdadına yetişirdi. Bunu yaparken de “Sakın para için tatlı uykusunu kaçırdı demeyin sakın. Yemin ederim ben sadece sizin nasıl karanlıkta kalacağınızı düşündüğüm için buradayım.” derdi.

Avucuna para basılınca yalandan cilve eder ondan sonra basar cebine parayı. Tabii ki gece yarısı olduğu için ücreti ikiye katlanırdı. Bu durumdan ev sahibi memnun olduğu için dua etmeye başlar.

Daha önce anlattığım gibi haram yer ama ölümden de çok korkan Sabo, bir yolcuk yaptığında veya bir işe çıktığında her zaman karısına ve çocuklarına “İçimde öleceğim hissi var, hakkınızı helal edin.” derdi. Onun bir melek olduğuna inan ailesi, “Allah korusun, Allah seni başımızdan eksik etmesin.” derler.

Günlerden bir gün yine işe çıkan Sabo, evdekilere “İçimde bugün öleceğim diyr bir his var, hakkınızı helal edin.” deyince hiç kimse ona, “Sen bunu yıllardır tekrarlıyorsun.” demez. Günlerden Perşembe günüydü Sabo’yu elektrik çarpar ve orada can verir.

Haber ulaşır ulaşmaz evine komşular toplanır, hanımı:

-“Vay benim melek kocacığım, içine doğmuştu sanki, bugün öleceğini biliyordu. Sabah evden çıkmadan önce benden helallik istedi.”

Bunu duyan komşuları ve dostları şaşırır, “Ya Sübhanallah, adama öleceği nasıl ayan olmuş? Allah garikı rahmet eylesin mübarek bir adamdı. Herkesin imdadına bir melek gibi koşardı. Ne mübarek bir günde öldü, cuma akşamı ölmek herkese nasip olmaz.” der.

Tabi hiç kimse bu adamın yardımdan önce cebini doldurmak için koştuğunu söylemez. Sabo’yu sevmeyenler de adet ve usul gereği orada bulunur. “Ölünün arakasından kötü laf denilmez.” diyerek susmayı seçerler.

Ertesi gün yani cuma günü, cuma hutbesi sonrası namazı camide kılınır. Cuma olduğu için cami tıklım tıklım kalabalık, caminin avlusu bile doluydu. Cenaze namazı sonrası mezarlıkta toplanan kalabalığa konuşan mezarcı, şu sözleri kullanır:

 “Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Mezarı nasıl da kolay kazıldı. Yumuşak bir toprakta, kimseyi yormadı.”

Cenaze namazını kıldıran hoca ise “Allah garik-ı rahmet eylesin, o kadar mübarek bir adamdı. Her cuma namazında hazırdı. Cenaze namaza binden fazla kişi katıldı. Mekanı cennet olsun.” der.

Sabo toprağa verilir ve kalabalık dağılır ve mezarında kendi amelleriyle tek başına kalır. Peki sizce Sabo nerede?