Anırmayan Eşek

Çok uzun zamanlar önce sultanın zalim olduğu, milletin de korkak olduğu bir memlekette zulümün had sayfaya ulaştığı bir memleket varmış. Sultan milletin işkence sesinden zevk alıyormuş. Hapishanelerin dolup taştığı memlekette her sokak ve evden feryat sesleri yükseliyormuş. Hayvanlar bile kurtulmamış sultanın zulmünden çünkü zalim sultan hayvanlara bile işkence ederek inlemelerinden keyif alıyormuş.

Memlekette saf, gariban ve miskin bir çoban varmış. O da sultanın zulümden payını almış çünkü sultanın fermanına göre, memleketteki herkes dövülecek ve affedilmek için sultana yalvaracak.

Zavallı çobanı ağlatmak ve yalvartmak için bahane arayan sultan, çobanın horozunun kendisinin horozlarından erken öttüğü için işkence yapmıştı.

Zavallı çoban da korkusundan bütün horozları kesmiş sadece tavukları bırakmıştı. Zamanla kümeste sadece tavuk kalmıştı. Çoban tavuk yetiştirmeyi bırakıp eşek beslemeye başlamış, “Nasıl olursa bunlar sultanın eşeğinden önce anırmaz.” demiş ve yıl geçtikçe çiftliğinde eşek sayısı çoğalmıştı. Artık çiftliğinin her yeri eşeklerle dolup taşan çobanın “eşek krallığı” olmuştur.

Eşekler hepsi anırırken sadece bir tanesi hiç anırmazmış. Çoban, ne yapsa ne etse de bu eşek hiç anırmazmış. Tek başına yaşadığı eşek krallığında çoban anırmayan eşeğe “Sultan” lakabı takmış. Çobanın gönlünde Sultan eşeğin bambaşka yeri varmış. Sultanın samanı ayrı, suyu ayrı, ahırı ayrıymış, ne yük taşır ne de çalışırmış. Zamanla şımaran eşek, başlamış diğer eşekleri tekmeleye ve ısırmaya. O artık eşekler krallığının sultan oldu ve hatta zaman zaman çobanı da umursamazmış. Eşeklerin ahırını bir saray şeklinde inşa eden çoban, krallığını kurmuş ve tahtına eşeği oturtmuş.

Günlerin birinde çobanın çiftliği  yanından geçen bir yabancı, saray gibi ahırdan “Sultanım gel, sultanım buyur.” sesleri duyar. “Sultanın ne işi var burada?” sormaya başlar kendine. “Elbet sultan bugünü çiftliğindeki sarayda geçirmek istiyor.” demiş ve yoluna devam etmiş. Adam memlekete girmek ister kapıdaki nöbetçiler:

-              Dur hele sen kimsin ve nerelere gitmek istersin?

-              Neden izin mi lazım?

-              Elbette sultanın emriyle hiçbir yabancı memlekete giremez.

-              Tamam da hangi sultandan izin alayım? 

-              Ulan hergele, memlekette kaç tane sultan olduğunu sanıyorsun?

-              Valla ben bir biliyorum ama memleketin azcık dışındaki sarayda başka bir sultan daha varmış.

Deyince yabancıyı tekme tokat sultanın önüne atarlar, gözleri kan dolu sultan:

-              Ulan seni kim gönderdi buraya? Nesin ve kimsin? Benden başka nasıl sultan olduğunu söylersin? Keserim o dilini.

-              Destur ey sultan, kabahatimi affet. Ben yabancıyım, buralardan geçiyordum. Memleketin dışında bir saraydan, size seslenen sesler duydum.

Söyleyince çılgına dönen sultan gözleri ateş püskürmeye başalar hemen muhafızlarından çobanı derhal huzuruna getirilmesini ister. Atlarına binen kılıca kuşanmış 10 muhafız saraydan çıkar, el ve gözlerini bağladıkları çobanı sultanın önüne atıverirler.

Gözlerini açan çoban kendini sultanın sarayında bulunca hemen:

-              Destur sultan hazretleri.

Deliye dönen sultan eline kılıcı alarak:

-              Ulan utanmaz densiz deyyus çoban seni, benden başkasına nasıl sultan dersin?  Benden başka sultan var mı? Hemen cevap ver, yoksa kelleni uçurum kendi ellerimle.

Sultana çiftlikteki eşeği sultan olarak çağırdığını söyemekten korkan zavallı çoban:

-              Hayır sultanım haşa yok, senden başka sultan yok bu cihanda.

-              Öyleyse çiftliğinde sultanım dediğin kimdir deyyus?

 Çoban bir anda ne cevap vereceğini bilemeyerek, “Sultan dediğimin eşek olduğunu duysa ne yapar bana?” diye düşünmeye başladı. Daha sonra “Eşeğimdir diyeceğim, kim bilir belki sultan bu eşeği sever ve yanına alır.” diye düşünerek:

-              Sultan hazretleri affınıza sığınıyorum. Bundan kaç yıl önce sizin fermanınız üzerine horozları kestikten sonra tavuk yetiştirmekten vazgeçtim, çiftlikteki eşekler çoğalmaya başladı.

-              E bu ne demek oluyor ey densiz?

-              Sultanım eşeklerin aralarında biri ne yapsam ne etsem hiç anırmaz. Belinde sopa kırsan bile sesini çıkarmaz ve bütün eşeklere saldırır. 

-              Mevzu ile ne ilgisi var bunun hergele?

-              İşte bu yüzden ben de ona sultan lakabı taktım, çünkü bu memlekette siz ve o eşekten başka kimsenin ne feryat sesi ne de anırma sesi duyulmuyor sultanım.