Rahmi Dedenin Mezarlık Ziyareti
Rahmi dede, 87’yi yeni bitirdi 88’e doğru gidiyor, yani 90’a merdiven dayamış 2 kere umreye ve 1 defa da hacca gitmiş yaşlı bir dede. 5 yılı aşkın süredir bastonsuz adım atamıyor. 7 yıldır kulakları iyi duymadığı için işitme cihazı kullanıyor. Her sabah uykudan uyandığında gençliğinde duyduğu şarkıları eski teybinde çalmaktan hem zevk alıyor hem de hüzünleniyordu.
Artık öyle bir yaşa gelmişti ki; tanıdığı ölüler, hayatta olanlardan daha çoktu.
Bir akşam uyumadan önce kaybettiği eşi, kardeşleri, ebeveynleri ve arkadaşlarını özler. “Yarın sabah Allah’ın izniyle uyanır uyanmaz ilk işim mezarlığı ziyaret etmek olacak.” der ve uyur.
Sabah uyanır uyanmaz hemen torununa seslenmeye başlar:
- Arif, Arif, neredesin ulan hergele? Hala uyuyor musun?
- “Hayır, dede uyanığım. Hemen geliyorum.” der ve koşarak aşağı kata iner.
- Gel beni mezarlığa götür, çok özledim ölenleri sanırım sonum yaklaştı.
- Hayır dede, öyle deme Allah sana uzun ömürler versin.
- Bundan fazla daha ne versin? Torunlarımın de çocuklarını gördüm. Sen beni mezarlığa götür helallik isteyeceğim ölenlerden. Bazıları hakkında kötülük yapmışım.
- Ölülerden helallik istenilir mi dede?
- Evet evet olur, sen karışma. Hadi beni götür çok fazla gevezelik yapma.
Bastonunu eline alan Rahmi dede torunuyla birlikte mezarlığa doğru gider. Arabadan iner inmez hemen ebeveynlerinin mezarı başında durur ve ağlamaya başlar.
- Baba, çok kalbini kırdım. Hakkında çok kötülük yaptım, doktora götürmedim, sana hediye almadım bayram sabahı elini öpmek yerine, ayağının altındaki mezarda yatan karımı memnun etmek için çabaladım. Sana yüksek sesle bağırdım, beni affet, çok pişmanım.
Babasının yanındaki annesinin mezarına başını çevirerek:
- Annecim, ne olur beni affet. Senden kurtulmak ve sırf ayağın altında mezarda yatan karım için seni darülacezeye attım. Bu yüzden onu ayaklarınızın altında gömdüm. Her şeyi bana karım yaptırdı. Hakkını helal et be anne.
Anne ve babasının mezarı altındaki karısının mezarına bakarak:
- Hanım çok erken terk ettin beni, gençken seni defalarca aldattım. Sana çok zulüm ettim, beni affet lütfen.
Birkaç adım ilerideki kardeşinin mezarı başına çöken Rahmi dede, hüngür hüngür ağlayarak:
- Kardeşim beni affet hakkını helal et lütfen. Mirastan payının yarısını çaldım. Bu kadar param varken sana hiç yardım etmedim. Hastaneye gidecek paran yoktu benden borç istedin hatırlıyor musun? Sana param yok demiştim. Yalandı sana hep yalan söyledim. Keşke paramı hepsini versem de seni tekrar canlandırabilsem.
Yavaşça ayağa kalkan Rahmi dede, eski dostu Mehmet’in mezarı başında durarak:
- Sana iftira attım ve seni işten kovdurdum beni affet.
Yandaki mezar taşına bakarak:
- Ali efendi, sen de beni affet hakkını helal et ne olur? Verdiğin borcu ödemedim sana, pişmanım çok.
Biraz daha ilerleyen dede, Kasım’ın mezarı başında durdu:
- Sevgili dostum vefalı dostum. Seni çok incittim, çok kırdım beni affet lütfen.
Soluna dönen Rahmi dede, Efe’nin mezarına bakarak derin bir hasret çekti. Sevgili dostum kardeşim Efe, beni çok üzdün, sana verdiğim borcun yarısını geri vermedin gittin. Sen gömülürken helallik istediler vermedi. Şimdi vereceği….. Efe mi Ege mi?? Gözüm kesmiyor.
Hemen torununa seslenen dede:
- Gözüm kesmiyor gözlüğümü yanıma almadım. Gel bir bak bu mezar taşındaki isim Efe mi Ege mi?
- Dede Ege yazıyor. Senin eski dostun Efe mi sandın onu?
- Evet az kalsın boşuna tanımadığım birinden helallik isteyecektim.
- Dede senin eski dostun Efe hala hayatta, unuttum mu?
- Ne !!!!! Nasıl olur ? ölmedi mi o pezevenk ..?
- Hayır dede, hala yaşıyor ve hala da çalışıyor o eski dükkanında.
- Ne diyorsun? O zaman hadi çabuk arabaya atlayalım o pezevengin bana ödemediği borcu var. hemen gidip alalım.
Rahmi dede ve arabaya koşmaya başladı. Torunu bağırarak :
- Dur dede bastonunu unuttun.
- Getir yanında çabuk.
Dedi ve arabaya atladı.