Neyi, kimi kast ediyorum? Gelin anlatayım…
"Sadece ölü balıklar akıntıya kapılır" ifadesi, genellikle bireyin kendi özgün düşüncelerine, inançlarına veya yoluna sahip olması gerektiğini vurgulayan bir deyimdir. Bu cümle, başkalarının etkisi altında kalmadan, kalabalığın veya mevcut düzenin peşinden gitmek yerine, kişinin kendi yolunu çizmesi gerektiğini ima eder. "Akıntıyı takip etmek," sorgulamadan mevcut trendlere, düşüncelere veya toplumsal normlara uymayı temsil eder. Oysa canlı ve bilinçli bir varlık, kendi kararlarını alarak, gerektiğinde bu akıntıya karşı hareket edebilir.
Kimler ölü balıktır?
Ölü balık, bölgede bulunan büyük gücün sürekli olarak tarih ve yer fark etmeden yanında “Menfaatler doğrultusunda” bulunarak ölü taklidini yapan kişi, kurum veya halka denir. Siz hangi sebeplere inanırsanız inanın Erbil’de bulunan Türkler, önce İngilizleri kucaklayarak Türk iken Türkmen oldular. Çölden gelen rüzgar esintisini yani Arap hegemonyasını da çok ilginç bir şekilde kucakladı. Daha sonra kuzeyden gelen Kürtlerin ithal güçlerine kanarak onların yanında saf duranlar oldu. 2003 yılında Türkmenlerin tek siyasi çatısı olan Irak Türkmen Cephesi’ni ateşe atanlar, kotada çıkan kişiler ve yüzlercesi bu safta duranların örnekleridir.
Peki Türkmenler neden ölü balık oldu?
Erbil’deki halk jeopolitik sebeplerden dolayı -belki de genetiktir- yaklaşık 100 yıldır “börçu tut yel qapmasın” (Şapkanı tut rüzgâr götürmesin) fikriyle yaşadığı için gelen bütün siyasi ve ırksal kesimleri kabul ederek kendi işine baktı. Ne ırksal olarak bir fark gözetti ne de ideolojik olarak. Erbil halkının, bölgede bulunan diğer bütün halkalardan farklı şekilde salt şekilde bağlı olduğu tek unsur “Müslümanlık” olmuştur. Fakat Erbil’e gelen diğer ırklarda din değil ırk öncelikliydi.
30 yılın ardından günümüzde rahatça görebileceğimiz gibi Erbil’deki Türkmen aileler özünü kaybetmeye yüz tutmuş, dışarıda Türkmence konuşmaya utanır olmuşlardır.
Bir milleti ayakta tutan eğitim, kültür ve siyasettir. Bugün üçünde de en berbat dönemdeyiz. Şahsi fikrim olarak bunu politik sebeplere bağlıyorum.
Türkmenler, mevcut şartların politikasına göre ya muhalefet olmalı ya da aynı masada oturup isteklerini dayattırmalıdır. Aksi takdirde kan kaybına devam eder. Ölü balık olur neticede.
Ne zamanki Erbil Kerkük’e, Musul Altunköprü’ye, Kifri Telafer’e, Tuzhurmatu Diyala’ya sahip çıkar; ne zamanki Şii Türkmenler Sünni Türkmenlere sahip çıkar, ne zamanki Türkmenler siyasi partilerine, siyasi partiler de Türkmenlere sahip çıkarsa, işte o zaman tekrardan yükselebiliriz.
Oğuz boylarından Irak Türkmenlerine kadar uzanan tarihimiz, bir avuç siyaset bilmez, ölü balık taklidi yapan, cebini ve hayatını düşünen kişiler yüzünden silinmemeli, bunun için de gereken tavrı ivedilikle sergilemeliyiz.
Başta da söylediğim gibi, sadece ölü balıklar akıntıya kapılır. Bu suda hiç olmamak, akıntıya ölü balık gibi kapılmaktan iyidir.