Sabırlı Ol

 Aslında ben kendimi bildim bileli çok sabırlı bir insan olduğumu biliyorum. Başarının yolu sabırdan geçer, sabreden derviş muradına ermiş, acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu, Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar ve saire sözleri hepsini aklımda tutan bir adamım ve sabretmenin hayatta en değerli nimetlerden biri olduğunu biliyorum. Ama gel bunu anlamayanlara anlat; ki bu da başka türlü sabır gerektiren bir şey. Bütün bunlara rağmen bana “Sabret” demelerinden nefret ediyorum. Bende olan sabır hepinize yeter ve artar. İlk başta tabii ki sözde huzur yuvası olan evimden başlamak istiyorum. Her ne konu açılırsa hanım bana hemen “Sabret” der, iş yerinde maaşlar gecikiyor bu sefer patron “Sabret” der. Araba kullanırken trafik polisi, iş yerindeki arkadaşlarım, alışveriş yaptığım dükkan sahibi, ev sahibi, manav, kasap, her kesin bana ayını şeyi bağırarak demesinden bıktım usandım. “Sabır” kelimesinin neden yüksek sesle denildiğini çok merak ettim.

Caminin hocasına gittim ona her şeyi anlattım belki derdime bir çare bulur umuduyla. Hoca da “Evladım sabırlı olmak kötü bir şey değil. Allah sabırlı insanların yanındadır. Allahutaala bize ibadetten önce sabır emretmiş.” dedi.

“Ama hocam…” deyince hoca bağırarak bana, “Azcık sabırlı ol ve dediklerime kulak ver sözümü bölme.” dedi.

Demesi çok tuhaf değil her hocanın yaptığını yapıyor zaten nasihat veriyor ama bağırarak “Sabırlı ol” demesi çok tuhaf bir şey.

Beni çileden çıkaran ikinci konuysa bana “Annenin karnında nasıl 9 ay sabrettin” demeleridir. Sinirlerimi bastırıyorum ve susmaya çalışıyorum. Hiş kimseye “Ben 9 ay 21 gün sonra doğduğumu demedim” çünkü o zaman bana “Üstelik 21 gün de fazla kalmışsın ve bu kadar da sabırsızsın” demelerinden korkuyorum.  Ben hiç kimseye en ufak bir şekilde sesimi yükseltmezken çevremdeki herkesin bana bağırarak “Sabırlı ol” demesi çok ilginç bir olay.

Her gün daha fazla bunalmaya başladım depresyona gireceğim sanki, bir arkadaşın tavsiyesi üzerine psikiyatriste gitmeye karar verdim.

İlk başta reddettim ama arkadaşım bağırarak “Psikiyatriste görünmem şart” demesi üzerine sustum ve hemen kendimi bir psikiyatristin dispanserinin kapısı önünde buldum.

Üzerinde takım elbise olan psikiyatrist bana sorular sormaya başladı. Cevaplamak isterken yüksek sesle

-              Dur hele sorumu tamamlamadım

-              Ama doktor bey ………

-              Sana dur hele demedim mi? Ne kadar sabırsız bir adamsın sen.

Bağırmaya başlayınca, ayağa kalktım ve gözlerinin içine baktım:

-              Doktor bey siz de mi böylesiniz?

-              Nasıl yani? Neyim ben? Hadi söyle ey ………

-              Ben çıkıyorum gerek yok.

-              Ne çıkması ulan seni bir aylığına özel bir yere götüreceğim. Tedavi olmalısın.

-              Neden?

Der demez birden arkamdan gelen 2 kişi kollarımdan tutarak ve gözlerimi bağlayarak beni arabaya bindirdiler.  Gözümü bir bahçede açtım. O bahçenin etrafının yüksek duvarla çevrili olduğunu görünce cezaevindeyim dedim kendime.

Bahçedeki bana yaklaşan insanlar çok sıcak ve samimiydi. Herkes burada gayet sakin ve sessizdi, kimse bana bağırarak “Sabırlı ol” demedi.

Akşam olunca beni iki kişilik bir odaya götürdüler. Oda arkadaşım elindeki kitabı kapatarak çok sakince, “Hoş geldin kardeş, yeni misin burada?” diye sordu.

“Eyvallah sağ olasın birader. Evet doktor beni zorla buraya gönderdi. Burası nedir neyin nesidir bilmiyorum ama sanırım bir aya kalacağım en azından.” dedim

Oda arkadaşım, “Hayırlısı olsun. Umarım burada rahatlarsın.” diye cevap verdi.

Buradakilerden hiçbirinin bana “Sabırlı ol” dememesine şaşırdım ilk başta. Daha sonra alıştım bu mekana, gerçekten çok huzur verici. Günler o kadar hızlı geçti ki o uzun ayın nasıl bittiğini anlamadım. Beni taburcu etmeye geldiler.

Ama hiç istemiyorum bu mekandan ayrılmayı, çıkınca bir de ne göreyim giriş kapısının üzerinde “Tımarhane” yazılmış, meğer burası tımarhaneymiş. Hemen çantamı yerden kaldırdım ve geriye doğru adım atmaya başlayınca bana, “Nereye? Senin taburcu olman gerekiyor.” dediler.

“Hayır ben burada kalmak istiyorum beni çıkarmayın.” edim ve gereken bütün işlemlerin yapılması ardından tekrar geri döndüm o yere. Huzur bulduğu iyi dostlar edindiğim o yere. Ama bir aylığına değil bu sefer sonsuza dek orada kalmaya karar verdim. Gerçek bir tımarhane dışarıdaki sahte tımarhaneden daha iyidir benim için.