Mezarlık Krallığı

Bir varmış bir yokmuş bundan uzun yıllar önce cehaletin yayıldığı bir krallık varmış. Bu krallıktaki okullarda okumayı ve yazmayı öğrenen herkes ya kralın koruması ya da askeri olurmuş. Herkes adını yazmayı öğrenmeden önce kralın adını yazmayı öğrenmesi şartmış. Memlekette hızla salgın hastalıklar baş göstermeye, küçük bir hastanesi olan memlekette ölüm kol gezmeye başlamış. Memleketin başhekimi kralın huzuruna giderek:

  • Zatıali yüce şanlı kral hazretleri, memlekette ölüm kol geziyor hastalık çok fena yayılmış durumda. Bizim küçücük hastanemizin bu kadar hastayı barındırmaya yeri yok. Sizden ricam lütuf buyurun ya hastaneyi büyütelim ya da yenisi açalım.

Memleketten haberi olmayan kral, başhekime:

  • Peki başhekim ben bu konuyu vezirlerle konuşurum. Ne yapmalı ne etmeli? Düşünür icabına bakarız.   

Aradan aylar geçer memlekette insanların yarısı salgın nedeniyle ölmeye başlar, kral ise hala vezirleriyle bu mevzuyu konuşmamıştır. Yine başhekim gelir huzuruna:

  • Zatıali muazzam kralımız, ölüm vakaları artıyor. İnsanlar tedavi olmadıkları için ölüyorlar. Böyle giderse birkaç yıla memleketiniz tarih olur biter. Hastane için sizden ferman bekliyoruz.

Bu sözleri duyunca öfkelenen kral ayağa kalkarak:

  • Hastane masrafları çok bunun için halktan para toplanmalı. Herkes 5 lira versin hastane yapalım.
  • Kralım, halk açılık ve sefalet içinde, zaten ilaç alacak paraları da yok, bunu nasıl yapalım?
  •  Yapamazlarsa yapmasınlar, krallığın bu kadar parası yok.

Ertesi gün kral ferman verir;

  • Ey millet ey ahali, duyduk duymadık demeyin… Bu zatıali muazzam kralımızın fermandır. Memlekette yeni bir hastane yapmak için her ev 5 lira verecek.

Açlık, sefalet ve hastalık içinde olan millet kralın fermanına uyar ve canlarını kurtarmak için her ev krallığın hazinesine 5 lira bağışlamaya başlar.  Aradan aylar geçer ne hastane yapılır ne de ilaç sağlanır millete.

Bir gün memleketin mezarcısı kralın huzuruna çıkar. Üstünde eski bir hırka ve yamalı bir pantolon giyen mezarcı:

  • Zatıali yüce şanlı muazzam kral hazretleri, son aylarda artan ölüm vakaları nedeniyle memleketin mezarlığı ağzına kadar doldu. Daha büyük bir mezarlık yapmazsak cesetler sokakta çürür.

Mezarcının fikrine sıcak bakan kral, memlekette yeni bir mezarlık inşa edilmesini emreder. Memleketin birkaç metre dışında inşa edilen yeni mezarlıkta gasilhane inşa eder. Ölümü hiç düşünmeyen ölümsüz kral mezarlığa “Cennet Yolu” adı vermeye karar verir. Artık salgın nedeniyle ölenler hastaneden direk “Cennet Yolu’na” gönderilir. Aradan aylar geçer salgın başhekimi ve hastane çalışanlarını da alır, artık memleket tamamen salgının esareti altında kalır.

Aylar sonra tekrar mezarcı yanına gelir. Ama bu sefer sağına soluna 2 kişi almış. Kralın üstüne giydiği kaftanla kralın huzuruna çıkar:

  • Yüce kralımız malum salgın günde onlarca can aldı. Açtığımız mezarlık artık dolmak üzere, biraz daha para tahsis edin yenisini açalım. Yoksa cesetler memlekette kokmaya başlar ve Allah korusun hastalık size bulaşır. Yeni mezarlık için bana birkaç asker de lazım olacak. Tekfin için çok para harcıyoruz. Başka memleketten kumaş, pamuk ve sabun alıyoruz artı her meyitin tekfin ve defni için 10 lira para alacağız beleşe yok. 

Başhekimin öldüğü ve salgının her sokağa ve her eve yayıldığı memleketin kralının artık meyitleri defnetmekten başka çaresi yoktu. İşi mezarcıya kaldı. Kral verir mezarcıya istediğini ve yeni mezarlığa “Kralın Cennetti” adını vermesini ister.

Artık memlekette cesetler evden 10 lira karşılığında Kralın Cennetti mezarlığına götürülür. Salgın yayıldıkça ve ölü artıkça mezarcının işi daha iyiye giderken kral ise günbegün hem asker hem para kaybeder. Bir yıl sonra mezarcı kral kadar askere sahip olur. Memlekette ise ölüm kol gezmeye ve can almaya devam ediyordur. Artık Azrail her evden canlar almaya başlar. Yine mezarcı gelir kralın huzuruna bu kez krala lakap takmaz yalnıza “Sayın kral” diye muhatap olur.

  • Memlekette ölü vakası artık haddini aştı geçti sayın kral. Ne verdiğiniz para ne de arsa yetiyor. Yeni mezarlık, yeni gasilhane açmak lazım. Memlekettin batısı, doğusu ve kuzeyinde yer kalmadı. Sadece memleketin girişi kuzeyde boş arsamız var. Onu mezarlık yapalım adını da “Son” koyalım. 

Artık kral ile eşit kefeye gelen mezarcının kimseden korkusu kalmamış, nasıl olsa kral mecburdur ona. Ne istediyse yapmak zorunda kaldığı için mezarcıya istediği her şeyi vermişti kral.

Memlekette ölü sayısının diriden daha fazla olması kefenin mezarcıdan yana olmasını sağlıyordu ve her gün mezarcının kefesi daha da ağırlaşıyordu.

Aradan birkaç yıl geçmiş, kralın memleketinde çok az sayıda hayatta kalanlar olurken askerlerinin sayısı düşünmediği kadar azalmıi. Altın kaplı kaftan, deri ayakkabı giyen mezarcın yanına aldığı askerlerle yine kralın huzurun gelerek.

  • Memleketin dört etrafını mezarlıklar sardı. Geriye yanında birkaç asker kaldı. Eğer sen birkaç dirinin kralıysan ben de binlerce ölünün senden kurtularak rahat ve müsterih uyuduğu mezarlıklar kralıyım. Sen de elbette bir gün ölüp göçeceksin her fani gibi. Ama maalesef mezarlıklar doldu taştı. Hepsi ağzına kadar dolu. Bu yüzden senin mezarın sarayında olacak. burada ölecek ve burada defnedileceksin ey kral.

Aradan aylar geçmiş, kral hastalanmış, tedavi için ne hekim kalmış ne başhekim ne de bir hastane. Yatağında son nefesini vermiş her fani gibi kral. Kralın cesedinin defnedilmesini reddeden mezarcı, kralın cesedinin sarayında çürümesine terk etmiş.

Kendi elleriyle yaptığı dev mezarlıkta gömülmek için birkaç metre yer bulamayan kralın cesedi yatağında çürürken, mezarcı ise kendini Mezarlıklar Krallığının kralı olarak ilan etmiş.