Bana ait olduğu sayfalar arasında beyaz bir kağıda yazılmış kelimeler buldum...Bu sözleri bir kimseden duyup duymadığımı veya bir yerde okuyup beni cezbettiği için mi yazdım hatırlamıyorum!
Tek bildiğim bu sözleri boşuna yazmadığım, aksine kalbime giren bir ses olduğunu ve onun hakkında yazmak istediğimi anladım...
Ama ne yazacağımı ve nereden başlayacağımı bilemedim!
Kendi hayatımda ya da başkalarının hayatında yaşadığım birçok olay var ve tüm bunlar zihnimde biriktiğinde makalenin başlığını biraz değiştirmeyi düşündüm ama bir ara bekledim ve kendi karşımda güvenilirliğimi okuyucudan önce kaybedeceğimi fark ettim...
Burada kelimeler kalbimde yankılanmaya başladı, biz insanların kim olduğunu, hayattaki amacımızın ne olduğunu ve neden yaratıldığımızı düşünmeye başladım. Elbette biz boşuna yaratılmadık ve imanla yürüdüğümüz sürece anlarız ki yaradan neredeyse her şeyi bizden gizlediğinde bir hikmeti vardır. O zaman duygularmızın dalgalanmalarından veya bilinmeyenin korkusunden artık etkilenmeyeceğiz...
Fakat mesajımı nasıl bulacağım? Beni mutlu eden şeyler nelerdir? Tutkumu nerede bulabilirim?
Hepsi aynı anda aklımıza gelebilecek sorular ve hapsi de opak terimler, cevapları birkaç sözle ya da bir akraba tavsiyesiyle tamamlanmaz!
Karışıklık girdabına giriyoruz ve şüphe tüneli istediğmiz şeyin doğruluğu hakkında bizi içerir ancak bu girdabın içinde kaybolmaya teslim olursak, etrafımızda olup bitenlerin farkına varmadan hayat çalınmış olacak...Yani, bir an düşündükten sonra ikna oldum ki içimde hayat mesajları bıraktığı olgunluğu paylaşmak, mesajların kendisini paylaşmaktan daha iyidir.
Uzun bir uykudan sonra uyanmaya ve beni bağlayan şüphe zincirlerinden kurtulmaya karar verdim, kendime karşı nazik olmayı ve beni endişelendirebilecek herhangi bir şeyde dengeli mantık yürütmeyi seçtim, böylece hissettiğim hiçbir duyguda fazlalık veya eksiklik olmasın.
Abartılı mantıkla dolu dünyamızda, hayattan aldığmız her mesajın birçok analizini yaptığımız bu dünyada bazen biraz çılgınlığa ihtiyaç duyarız!
Her birimiz kendisine uygun olan ve onu birikimlerden kurtaran çılgınlığı seçmede sakınca yoktur, her birey farklı koşullardan geçti, bazıları zor ve bazıları kolay, ikisi de kişiliğinin doğasına göre kişiden kişiye değişen derecelerde deneyimler bıraktı...
Aldıkları mesajların türünü anlamlarını sağlayan, her insanın benzersiz doğasıdır. Kimimiz mesajının yolunu ondan gelen sinyalleri analiz ederek tanır, kimimiz yolunu kaybeder.
Koyduğumuz ve yönlendirdiğimiz mesajlar var ve burada ait olduğumuz gerçekliği iyi tanımalıyız, sonra ne istediğimizi tanımlamalıyız.
Bazılarının sorduğu şeye geliyoruz: Mesajım nedir? Onu nasıl tanırım?
Sevgili okuyucu: Kendi yarattığımız ya da bize gelen sinyallerden çıkardığımız hayat mesajı, ulaşmak istediğin hedefleri ifade ettiğin yazılı fikirlerdir. Zaman yönetimi burada devreye giriyor çünkü bu insanın hayatındaki en önemli şeylerden biridir ve tüm hayatı bununla yönetiliyor.
- Öyleyse kendine bir harita çiz, varış noktasını belirle, zamanını kaybetmeden davem et.
- Bencillikten uzak, kendini, başkalarını ve Allah’ın rızasını düşünerek mesajına odaklan.
- Koyduğun hedefleri yazmaya devam et ve onlara ulaşmanın mutluluğunu yaşa.
- Kendini küçümseme, daha önce belirttiğim gibi boşuna yaratılmadık...her birimizin mesajı var, farkında bile olmadan dünyamızda bir farklık yaratabiliriz.
- Mesajını bilmek için kendini test et, çünkü manevi mesaj benzersiz bir şeydir, becerinle ilgili olduğu kadar çalışmalarınla ilgili olmayabilecek.
- İçinde seni rahatlatan ve kendine meylettiği şeyleri ara, dürüst ol ve mesajını yazarkan umutsuzluğa kapılma.
Kararlıkla, biraz umutla ve bolca duayla düşüncelerimize ve hayallerimize yeniden düzenleme gücünü kazandıracağız çünkü bu bizi güvenliğe götürür, hayat devam etsin diye...