Bilinçaltı, insan sırlarının karanlık deposudur. Gömülü sırları saklamak için yasak bir kutu gibi, sahibinden başka kimsenin zaman zaman gizlice görmeye hakkı yoktur.
Bilinçdışı bazen dil sürçmeleri, kalem sürçmeleri veya unutmak ve bir şeyleri kaybetmeye dönüşebilir…
Bazen bir şeyi yapmayı unuttuğumuz veya söylemek istemediğimizi dile getirdiğimiz için olanın irademiz dışında olduğunu bilsek de suçluluk duyarız.
Fakat bu unutmanın veya hatanın asıl nedeni, bunu en başta yapmak istememiş olmamız olabilir mi?
Belki de arzularımızı etkileyen dış baskılar vardır. Bütün bunlar bilinçaltı aşamasına ya da sırlar kutusuna gider!
Freud, dil sürçmesinin herhangi bir bireyin sırlarını ifade edebilecek şeylerden biri olduğuna inanıyordu ve davranış güdülerinin çoğu bilinçaltı güdülerdir, bilinçaltında bastırılmış… Biz farkında olmadan davranışlarımızı yönlendiriyor.
Örneğin, davranışlarınızın ve düşüncelerinizin gerçek güdülerinizin farkında olduğunuzu düşünebilirsiniz ama aslında bu davranışın bilinçaltında gizlenmiş başka nedenleri de vardır.
Freud, maruz kaldığımız birikmiş baskılar onları açığa çıkarmadan bilinçaltına iletildiği ve gelecekteki rahatsızlıklara dönüştüğü sonucuna varmıştır ve oradan meşhur sözü ortaya çıkmıştır:
“İsyan ve kaygı ruhunun hakim olduğu kişilerin hayatlarını eğer incelemeye çalışırsanız derinlere inmelisiniz, böylece bilinçaltında ya da bilinçaltının derinliklerinde kök salmış duyguların gerçekliğini görebilirsiniz.”
Freud, gerçeklerin geçmişin mikroskobu altında görünmesi için bireyin tarihine ışık tutmayı vurgulayan ilk kişiydi. Ama Freud'un teorisi çok fazla eleştirildi…
Çünkü o, insanı, davranışlarında gizemli güçlere tabi, hiçbir gücü ve kuvveti olmayan kişi olarak tanımlamıştır.
Freud'un teorisi veya diğer bilim adamlarının teorileri arasında mantıksal görüş, insan kişiliği ve davranışı hakkında birleşik kalır ve bu birden fazla nedenden kaynaklanmaktadır.
Bu nedenler arasında çocukluk, yetiştirme yöntemleri, baskı ve genetik olabilir.