Irak’ta 26 yıl aradan sonra ülke genelinde gelecek yıl nüfus sayımı yapılacağı hepinizce malum. En son 1997 yılında diktatör Saddam rejimi döneminde yapıldığı için ülkedeki etnik grupların sayımı yapılmadı ama gelecek yıl yapılacak olanda ülkedeki etnik grupların da nüfusu açıklanacak.
Bu elbette biz Türkmenler için büyük bir sınav olacak. Çünkü sayımız hakkında çok iddialı bulunuyoruz ve hatta kimileri Irak’taki Türkmen nüfusunun 3 milyondan fazla olduğu iddiasında bulunmuştu. Bu rakamdan büyük çıkma ihtimali zayıfken daha düşük olma ihtimali bence daha yüksek. Bu sorunun cevabını gelecek yıla bırakıp gelelim asıl konuya.
Kendini bilmeyene yalvaracak mıyız?
Sayım yaklaşırken bazı Türkmen siyasi partiler, akademisyenler, yazalar ve düşünürler adeta yalvarırcasına “Kendinizi Türkmen yazın” demeye başlayacaklar. Akıllara yine çocuklarımızı Türkmen okullarına yazdırmak için veya seçimlere katılmak için yapılan çağırılar geliyor (Gerçi okullara yazdırmak siyasetçiler için pek fazla kazanç getirmiyor ama seçimler için çok yararlı oluyor).
Peki kendini Türkmen bilemeyip ad zikretmeden başka milletten bile (Elbette bütün diğer milletlere sonsuz saygımız var) bir Türkmen’i nasıl ikna edebilirsin? Adam bir kere kendini Türkmen bilmiyor, kendini Arap, Kürt, Fransız, Alman ve Hindistanlı olarak bilse bile fark etmez çünkü o bir kere milli kimliğinden soyulmuş. İsterse “Ben Kızılderiliyim” desin hiç fark etmiyor, o bir kere aslını inkar ediyor ve tanımıyor. Peki bu gibi insana yalvarırcasına muhatap olmak bize yakışır mı? Elbette cevap “hayır” olacak. Bizden olan bizimdir, bizden olmayan kimin malı olursa olsun hiç de umurumuzda olmayacak. Bırakalım bu gibi insanları ait olduğunu iddia ettiği milletler utandırsın.
Sayı önemli değil kalite önemli
Birçok yerde bunu sık sık duyuyoruz “Sayım mı önemli yoksa kalite mi?” diye. Kesinlikle kalite. Peki sizce 3 milyon, melez, soysuz, menfaatçi, riyakar, sahtekar vs… Türkmen mi iyi yoksa kendini bilen 1 milyon asil Türkmen mi iyi?
Bırakın “Sayımızı çok olsun mevzularını” kaliteli bir millete odaklanalım. Bir veya bir buçuk milyon az rakam değil bazı devletlerin nüfusundan daha büyük bir rakam olduğunu unutmayarak, elimizdeki bu imkanlarla ileriye doğru sağlam adımların zamanı gelecek.
Kendini bilmeyen ve soyunu inkar edenlerden arınacağız, güzel yanı da bu olacak. Hangi şehir, hangi kasaba, hangi köy, hangi aşiret ve hangi insanların, Türkmen adını emellerine varmak için bir alet olarak kullandığını göreceğiz.
Kaçanı tut, kalanı malı mıdır?
Zamanında bir köye giden bir grup köylüler kuru üzüm sattıklarını iddia ederek çuvalın yarısını kara böcekler doldururlardı. Çuvalı açan köylüler bazı kuru üzümlerin yürümeye başladığını diğerlerinin de yerinde durduğunu görünce içlerinden birisi “Kaçanı tut, kalanı maludı(senindir)” demiş. Peki biz bunu mu yapacağız? Hayır efendim, “Kalan kalsın giden defolsun”, “Bizi istemeyen bizden değil” diyeceğiz.
Allah’ta hayırlısını dilemekten başka ne diyelim...