Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 12 milyondan fazla Suriyelinin evini, doğduğu toprakları, vatanını terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Yerlerinden edilenlerin 3,6 milyonunun Türkiye'ye sığındığını anlatan Erdoğan, bir kısmının da bölgedeki diğer ülkelere ve Avrupa'ya göç ettiğini anımsattı.

Canlarını kurtarmak, kendilerine ve ailelerine en azından güvenli bir hayat kurmak için yollara düşenlerden, boğulanların, botları batırılanların olduğunu hatırlatan Erdoğan, denizin ortasında ölüme terk edilenlerin, sınır kapılarında türlü eziyetlere maruz bırakılanların olduğunu dile getirdi.

İnsanı, insanlığından utandıran sayısız gaddarlığa şahitlik edildiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi aziz milletimize soruyorum: Aylan bebeğin, hafızamıza ve kalbimize mıh gibi çakılan o masum fotoğrafını nasıl unutabiliriz? Yüzü kan revan içerisindeki Ümran yavrumuzun, yüreklerimizi dağlayan korku dolu o bakışlarını nasıl unutabiliriz? Varil bombalarının enkaza çevirdiği okullarda can veren çocukları nasıl unutabiliriz? Guta'da, Han Şeyhun'da kimyasal silahlarla gaddarca öldürülen sabileri, kadınları, yaşlıları nasıl unutabiliriz? Eşinin gözleri önünde, iffeti çiğnenen Suriyeli kadınların yaşadığı utancı, hangimiz, nasıl unutabiliriz? Sivilleri öldürmekten zevk alan insan müsveddesi şebbiha bozuntularının barbarlığını, gaddarlığını, nasıl unutabiliriz? Rejimin, Sednaya gibi insan mezbahanesine çevirdiği hapishanelerinde yapılan işkenceleri, toplu katliamları, yargısız infazları nasıl unutabiliriz?

13 yıl boyunca tüm bu insanlık dışı zulümler yaşanırken, sözde medeni dünyanın kayıtsızlığını, umursamazlığını nasıl unutabiliriz? DEAŞ ile mücadele bahanesiyle bölücü örgütün, binlerce tır dolusu silahla desteklenmesini nasıl unutabiliriz? Bu süreçte, ülkemizdeki Baas özentisi muhalefetin yaşadığı vicdan ve akıl tutulmasını nasıl unutabiliriz? 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın, Suriyeli muhacirlere yönelik körüklediği ırkçı nefreti nasıl unutabiliriz? Bunların hiçbirini unutmadık, unutmayacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye olayları patlak verdiği andan itibaren merhameti ve adaleti merkeze alan bir politika benimsediklerinin altını çizerek, "Zalimin karşısında, mazlumun yanında duracağız" dediklerini ve bunu da gerçekleştirdiklerini ifade etti. Erdoğan, "Kapımıza gelip bizden eman isteyeni geri çevirmeyeceğiz, kardeşlerimizi ölüme göndermeyeceğiz, bize sığınanları zalimlere teslim etmeyeceğiz, bu millete Boraltan Köprüsü faciası gibi utancı bir daha asla yaşatmayacağız, kendimiz siyasi olarak bedel ödesek dahi mazlumlara tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız." sözlerini sarf ettiğini belirtti.

- "Medeni dünyanın veremediği insanlık sınavını vermeyi başardık"

Erdoğan, 5 Eylül 2012'de İstanbul'da tertiplenen, İslam dünyasından katılımcıların olduğu uluslararası bir konferansta söylediği sözleri anımsatarak, o günden bugüne kadar çizgilerini ve duruşlarını hiç bozmadıklarını hatırlattı.

Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç'in "Tabuta konmuş olsa da toprağa gömülmediği sürece Türkler tek güvencemizdir" sözünü anımsatan Erdoğan, 13 yıl boyunca bu ağır sorumluluğun, millete yönelik bu yüksek güvenin hakkını layıkıyla vermeye çalıştıklarını vurguladı.

Bu süreçte en büyük destekçilerinin millet olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Muhalefetin tüm kışkırtmalarına rağmen, milletimiz Suriyeli muhacirlere bir ensar bilinciyle, ensar millet olmanın mesuliyetiyle hep sahip çıktı. Irkçı nefret söylemlerine prim vermeyen vatandaşlarımız, büyük bir sabırla, metanetle ve vakarla kardeşlerine kucak açtı. Münferit hadiseler dışında, hamdolsun başımızı öne eğecek, tarihimize gölge düşürecek hiçbir müessif olay vuku bulmadı. Suriyeli kardeşlerimiz de bir taraftan yaralarını sarmaya çalışırken, diğer taraftan Türkiye'ye ve ekonomimize katkı sunmaya gayret etti. Tüm dünyaya emsal teşkil edecek bir yardımlaşma seferberliğine beraberce imza attık. Merhamet örnekleriyle dolu tarihimize bir altın sayfayı daha yine beraberce ekledik. Medeni dünyanın veremediği insanlık sınavını, Rabb'ime sonsuz şükürler olsun, Türk Milleti olarak vermeyi başardık. Buradan, Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kucak açan aziz milletimizin her bir mensubuna kalpten teşekkür ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, acı hakikati üzülerek ifade etmek zorunda olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"CHP'nin eski yönetimi, bilhassa da devrik genel başkanı, Suriye'de işlenen insanlık suçlarına vicdan penceresinden bakmadı, daha doğrusu bakmak istemedi. Reyhanlı katliamından FETÖ'nün MİT tırları ihanetine, sığınmacıların hedef gösterilmesinden terör örgütlerine karşı düzenlenen sınır ötesi operasyonlarımıza, en son 14-28 Mayıs arasındaki ırkçı seçim kampanyalarına kadar sürecin her aşamasında gayrimilli, gayriinsani, gayriahlaki bir yerde durdular. Türkiye düşmanı çevrelerin Truva atı ve taşeronu olmaktan çekinmediler. Bunun arkasında yatan taassubu, tabii ki hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak hatasını kabul etmek, insan için büyük bir erdemdir. Geç de olsa nedamet getirmek, hakkına girdiği mazlumlarla helalleşmek, bir insaniyet göstergesidir. Nasırlaşmış bir kalp, her şeyden önce insan için taşıması ağır bir yüktür. Samimi temennimiz, 13 yıl boyunca yanlış yerde duranların; en azından siyasi 'tekaüt' döneminde kendilerini tavzih etmesidir."

Türkiye'nin Suriye konusunda nerede durduğuna ilişkin video izletilen toplantıda, Erdoğan, "zulümle abad olanın, ahirinin berbat olacağının, zelil ve rezil olacağının Suriye'de bir kez daha tecelli ettiğini" söyledi.

- "Esed'in devrilmesinden rahatsız olanlara sadece acıyarak bakıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye halkının çilelerle, derin acılarla ve fedakarlıklarla bezeli mücadelesinin, 8 Aralık'ta Şam'ın özgürleşmesiyle zafere ulaştığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

"61 yıllık zulmün ardından Baas rejimi yıkılmış ve Esed korkağı, cibilliyetine yaraşır şekilde, en yakınındakileri bile satarak, Suriye'den kaçmıştır. Suriyeli devrimcilerin Şam'da kontrolü sağlamasıyla birlikte artık bu ülkenin önünde yeni bir sayfa açılmıştır. Türkiye, harekat boyunca daha fazla kan dökülmemesi, çatışmaların başka yerlere sıçramaması için gerekli müdahalelerde bulunmuştur. 13 yıllık kıyamın 12 günde zaferle taçlanması, tek başına muhteşem bir başarıdır. Bu başarının sahibi de önce Allah, sonra da Suriyeli kardeşlerimizdir. Suriye halkı, ülkelerini bir katliam şebekesinin pençesinden kurtarmıştır. Suriyeliler, tüm etnik, mezhebi, dini kesimleriyle geleceklerini kendilerinin tayin edeceği bir yola girmişlerdir.

Bundan, kardeşlerimiz adına büyük bahtiyarlık duyuyoruz.

Hani o güzel Kerkük türküsünde 'Gün gördüm, günler gördüm seni gördüm şad oldum' diyor ya, biz de Halep'te, Şam'da, Hama'da, Humus'ta, Dera'da, Münbiç'te özgür Suriye bayrağıyla ay yıldızlı al bayrağımızı yan yana gördükçe şad oluyoruz. Suriyeli mazlumların yıllar sonra umutla parıldayan gözlerine baktıkça, şad oluyor, mutlu oluyoruz. 61 yıllık Baas karanlığının ardından Suriye'nin üzerine doğan özgürlük güneşini gördükçe, komşuları ve kardeşleri olarak gerçekten şad oluyoruz. Tüm bunları gördükleri halde, bir kuru sözle dahi olsa Suriye halkını tebrik edemeyenlere, mazlumların sokaklara taşan sevincini paylaşamayanlara, Esed'in devrilmesinden rahatsız olanlara ise sadece acıyarak bakıyoruz."

- "Yeni yönetime katkı sunacağız"

Erdoğan, Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Suriye'de Esed zulmünün ve savaşın bıraktığı yıkımın toplam maliyetinin 500 milyar dolara yaklaştığını aktararak, uluslararası toplumun desteği olmadan, savaş yorgunu Suriye'nin, böyle bir yükün altından tek başına kalkmasının mümkün olmadığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları paylaştı:

"Arap ve İslam aleminin, Suriye'nin yeniden inşasına liderlik etmesi, diğer ülkelere de örnek olması gerekiyor. Suriyeli kardeşlerimizi 13 yıl nasıl yalnız bırakmadıysak, bundan sonra da tüm kapasitemizle yanlarında olacağız. Önce MİT Başkanımızı, ardından da Dışişleri Bakanımızı süratle Şam'a gönderdik. Büyükelçiliğimizi hemen faaliyete geçirdik. AFAD'ımız, Sednaya Hapishanesi başta olmak üzere işkencehanelerde incelemelerde bulundu. Bakanlıklarımız, kurumlarımız, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, kendi alanlarında hazırlıklarını yoğun bir şekilde yapıyor. Yakında Halep Başkonsolosluğumuzu hizmete açıyoruz.

Yeni yönetimin lideri Sayın Ahmet eş-Şera'nın süreci çok iyi idare ettiğini, verdiği ılımlı ve yapıcı mesajlarla takdir topladığını görüyoruz. Enerjiden ulaştırmaya, şehircilikten eğitim ve sağlığa, güvenlikten ticarete kadar ihtiyaç duydukları her alanda Suriye'ye destek vereceğiz.

Suriye'nin kendini toparlaması, kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, devletin yeniden temel görevlerini yapabilir hale gelmesi için yeni yönetime katkı sunacağız. Toprak bütünlüğüne yönelik saldırılar karşısında da Türkiye olarak tavizsiz duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Selden kütük kapma yarışında olan kim varsa, Suriye halkıyla birlikte karşısında milletimizi de bulacaktır. DEAŞ ve PKK başta olmak üzere her iki ülkenin de bekasına kasteden terör örgütlerinin başını ezmekte kararlıyız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü canilerin ya kendilerinin silahlara veda edeceğini ya da silahlarıyla birlikte Suriye topraklarına gömüleceğini vurgulayarak, "Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar örmeye çalışan terör örgütünü ortadan kaldıracağız." sözlerini sarf etti.

Terör örgütü ve destekçilerinin nasıl bir hesabı varsa, kendilerinin de bir hesaplarının olduğuna işaret eden Erdoğan, sabırlı, kararlı ve dikkatli bir şekilde hareket ederek emperyalistlerin oyunlarını bozacaklarını dile getirdi. Erdoğan, "Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, diğer tüm etnik ve dini gruplarıyla biz aynı gökyüzüne bakıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz. Mazimiz gibi istikbalimiz de müşterektir. Hepimiz ortak bir medeniyetin çocuklarıyız; geleceğimizi de inşallah gönül gönüle vererek ortaklaşa inşa edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

- "Sayın Özel, Suriye meselesini halen doğru okuyamıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ'ın, sadece Batılı ülkeler için değil, Suriye, Irak ve Türkiye için de yok edilmesi gereken bir tehdit kaynağı olduğunun altını çizerek, bu vahşi yapıyla göğüs göğüse çarpışan tek NATO müttefikinin Türkiye olduğuna dikkati çekti. Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Dolayısıyla bu konuda hiç kimse bize ders veremez, bunun üzerinden bize sınır çizemez. Bizim tek gayemiz, Suriye'den başlayarak bölgemizin her karış toprağında barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Başkaları için Suriye'nin güvenliği ve huzuru ikinci sırada yer alabilir. 910 kilometre sınırımızın olduğu bir ülkeyle biz bu lükse sahip değiliz. Suriye ne kadar hızlı ayağa kalkar ve kendini toparlarsa, vatan hasreti çeken kardeşlerimizin gönüllü dönüşleri de o derece hız kazanacaktır. Ülkemizdeki Suriyeli muhacirlerden kısa süreli veya kalıcı olarak geri dönmek isteyenlere gereken her türlü kolaylığı sergiliyoruz. Belli bir süre giriş-çıkışlara da izin vereceğiz. Yaza doğru, okulların da tatile girmesiyle birlikte sınır kapılarındaki yoğunluk biraz daha artacaktır. Bununla ilgili tedbirlerimizi de şimdiden alıyoruz.

Şımmari ile Güler bir araya geldi Şımmari ile Güler bir araya geldi

Bu süreçte politikamız şu olacaktır: Dönmek isteyene yardımcı olacağız; ama kimseyi zorla göndermeyeceğiz. Türkiye'nin ekonomik, akademik, bilimsel ve ticari hayatına katkı yapan kardeşlerimizden kalmak isteyenlere de kapımızı kapatmayacağız. Muhalefet, hep yaptığı gibi mutlaka bu süreci zehirlemeye çalışacaktır. 3 haftadır Esed'in yasını tutanların, Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin öfkesini, mazlumlardan çıkarma niyetleri şimdiden kendini belli ediyor. Sayın Özel'in, dün grupta yaptığı açıklamaları son derece talihsizdir; bilgisiz ve saha gerçeklerinden kopuktur. Sayın Özel, Suriye meselesini halen doğru okuyamıyor. 13 yıldır bir kez olsun doğru bir politika geliştiremeyen CHP, aynı hatasını Sayın Özel'in liderliğinde de sürdürüyor. Türk siyaseti adına bu, çok büyük bir nakısadır. Esed'in ülkeden kaçışının ertesi günü mikrofon karşısına geçip, ırkçı atak geçirenlerden vicdanlı davranmalarını beklemek elbette ham bir hayaldir. Ne harabeye dönmüş şehirler, ne topraktan fışkıran toplu mezarlar, ne Sednaya gibi ölüm kampları, ne ellerinde fotoğraflarıyla hücre hücre evlatlarını arayan anaların feryatları... Evet, bunların hiçbiri onların vicdanını harekete geçiremiyor. Nasırlaşmış kalplere, nefretin mil çektiği gözlere ne yapsak boş. Bizim görevimiz, meydanı bunlara terk etmemektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, AK Parti'ye katılan Ankara Milletvekili Mustafa Nedim Yamalı'ya parti rozetini taktı.