Yayınlanan her bölümünde farklı konuların işlendiği Mesafesiz’de dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Türk toplumları tanıtıldı.
Programın son 2 bölümünde Makedonya Türkleri ve Afganistan Türkmenleri hakkında bilgiler paylaşıldı.
Mesafesiz’e katılan Türk Hareket Partisi (THP) Genel Başkanı ve Kuzey Makedonya Meclisi Milletvekili Enes İbrahim, Makedonya Türklerini tanıttı.
“Fatih’in yadigarı topraklarda Türk olmaması mümkün değil”
Fatih Sultan Mehmet yadigarı topraklarda Türklerin olmamasının mümkün olmadığını belirten İbrahim, “Binlerce yıldır bu topraklarda Türkler mevcut. Gerek Osmanlı döneminde gerekse Osmanlı’dan önce Türklerin bu topraklardaki varlığı devam etmiştir.” dedi.
İbrahim, bölgede yaşan Türk toplumunun Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte nüfus olarak azınlık statüsüne ulaştığını dile getirerek, “Nüfusumuz ülke nüfusunun neredeyse yüzde 4’ünü teşkil ediyor. Bu durum bizim için ciddi sıkıntılar oluşturmaktadır. Özellikle siyaset konusunda ciddi problemler mevcut. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen bitiminde bölge bölge, şehir şehir Türk nüfusu oranı yüzde 50’nin üzerindeyken bugün birçok şehirde bu oran yüzde 20’nin altında. Hatta yüzde 5’in altına bile düşen bölgeler var. Bugün ülke nüfusunun yüzde 3.85’ini Türkler teşkil etmektedir.” bilgisini paylaştı.
Nüfus oranının az olmasının belli başlı hakların uygulanmasında sıkıntılar oluşturduğunu ifade eden Milletvekili İbrahim, yasal ve anayasal hakların uygulanmasına yönelik bir mücadele verdiklerini belirtti.
“Makedonya Türkleri milli değerlerine bağlıdır”
THP Genel Başkanı İbrahim, Makedonya Türklerinin Türk dili, töresi, örf ve adetine bağlı olduğunu söyleyerek, “Belki de en zor dönemlerde dilimizi ve dinimizi atalarımız yaşatmışlardır. Bugüne ulaşmamız için iyi bir zemin hazırlamış olduklarını söyleyebilirim, çünkü Yugoslavya döneminde bile İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte ülkede artık Türkçe eğitim verilmesine, Türk okullarının, tiyatroların açılmasına, devlete bağlı Türk medyasının kurulmasına başlanmıştır. Bu doğrultuda bizler de Türk dilinin yaşatılması konusunda ciddi gayretler göstermekteyiz. Kırmızı çizgilerimizden biri Türk dili, kültürü, örf ve adetleridir. Bu konuda bugüne kadar hiç taviz vermedik.” ifadelerini kullandı.
“Makedonya Türkleri dağınık bir coğrafyada yaşıyor”
Bir etnik topluluğun belediyedeki temsiliyet oranına göre belli başlı hakları elde edebileceğini aktaran Milletvekili İbrahim, şunları söyledi:
“2001 yılında bir iç savaşın eşiğinden dönmüştük. Zor bir sürecin ardından Ohri Çerçeve Anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşmayla birlikte hakça temsil ilkesi oluştu. Buna göre, her etnik topluluk ülkede ne kadar temsil ediliyorsa kamuda da o kadar temsil edilir. Bir dilin belli bir belediye sınırları içerisinde resmiyete kavuşması için o etnik topluluğun yüzde 20’sinin üzerinde nüfusunun olması gerekmekte. Fakat biz dağınık bir coğrafyada yaşamaktayız.
Her ne kadar ülkemizin yüz ölçümü ve nüfusu az olsa da Türk toplumu da aynı Türk dünyasının kaderi gibi tamamen dağınık bir coğrafyada yaşamaktadır. Bugün itibariyle ülkemizin her bölgesinde Türk mevcuttur. Bir belediyede olmamamızın getirdiği dezavantajlar var. Birçok belediyede yıllardan beri Türk dili resmiyetteyken, 2001 yılından sonraki süreçte Ohri Çerçeve Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte geleneksel olarak Türk dilinin kullanıldığı belediyelerde Türk dili resmiyetten kalkmış oldu. Fakat gerek partimizin gerekse bizden önce siyasette bulunan siyasetçilerimizin girişimleriyle Türk nüfusunun yüzde 20’sinin altında olduğu birçok belediyede bugün belediye meclislerinin iyi niyetinden dolayı Türk dilinin resmiyete kavuştuğunu görmekteyiz. Ama maalesef Türk dili sadece kağıt üzerinde resmiyette, uygulamalar konusunda sıkıntılar yaşamaktayız.”
Nüfusu yüzde 90’ın üzerinde 2 Türk belediyesinin mevcut olduğunun altını çizen THP Genel Başkanı İbrahim, bunlardan birinin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dedesinin doğduğu Kocacık köyünün bağlı olduğu Merkez Jupa Belediyesi olduğunu kaydetti.
Yugoslavya döneminden beri Türkçe eğitime devam edildiğini belirten İbrahim, ancak Türkçenin kullanılmasının yaygınlaştırılması ve Türkçe eğitimin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Mesafesiz’in bir diğer bölümünde ise Radyo Programcısı İbrahim Sultani, Afganistan Türkmenlerini tanıttı.
Sultani, Afganistan Türkmenlerinin durumu, yaşam tarzı ve kültürünü Mesafesiz’de anlattı.
“Türkmenler sınır bölgelerinde yaşıyor”
Türkmenlerin Afganistan’ın kuzey bölgesinde yaşadığını belirten Sultani, Türkmenlerin Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, İran ve Tacikistan’a sınır olan bölgelerde bulunduğunu ifade etti.
Afganistan’daki Türkmen nüfusunun 3 milyondan fazla olduğunu aktaran Sultani, Afganistan ve Türkmenistan sınırının çizilmesinin ardından Türkmenlerin bir bölümünün Afganistan’da kaldığını söyledi.
Radyo programcısı Sultani, Türkmen ve Özbeklerin uyum içerisinde yaşadığını belirterek, “Türkmen ve Özbekler Afganistan’ın yaklaşık 8-9 vilayetinde yaşıyorlar. Genel olarak kuzey bölgesinde daha çok yaşamaktalar.” dedi.
Afganistan Türkmenlerinin kendi varlık ve kültürlerini koruduğunu ifade eden Sultani, ülkede eğitim dilinin Farsça olduğunu ve Türkmence eğitimin olmadığını dile getirdi. Sultani, Türkmenlerin kendi arasında anadilde konuştuğunu belirtti.
“Dilimizi korumak için aramızda Türkmence yazışıyoruz”
Sultani, “Kendi dilimizi korumak için aramızda Türkmence yazışıyoruz. Kırsal kesimde yaşayan Türkmenler ilkokulu medresede okuyor. 1-2 sene medrese eğitimi alıyorlar ve burada Türkmence eğitim de veriliyor.” diye konuştu.
Türkmenlerin yaptığı meslek ve geçim kaynaklarına değinen Sultani, “Kırsal kesimdeki Türkmenler tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Türkmen kadınları da halı dokumacılığı ve zanaatkarlık yapıyor. Dokunan halılar dünyanın her yerine ihraç ediliyor. Dünyadaki en iyi halılar Türkmen halılarıdır, elle dokunurlar ve kalitelidirler.” ifadelerini kullandı.
Afganistanlı Türkmen Sultani, sınır kesiminde yaşayanların su sıkıntısıyla mücadele ettiğini ve Türkmenlerin tarım ve hayvancılık konusunda sıkıntılar çektiğini vurguladı.
Sultani, Afganistan Türkmenlerinin siyasete pek sıcak bakmadığını ve bu konuda temkinli davrandığı söyleyerek, “Türkmenler siyasetle pek iç içe değil ancak bu yavaş yavaş gelişmekte. Türkmenler rahat yaşayan bir toplumdu ve siyasete girersek başımız ağrır düşüncesindeydiler, şimdi ise Türkmenler eğitim görüyor ve siyasette de kendini geliştiriyor, haklarını arıyor.” değerlendirmesinde bulundu.