Kısa Öz programı her ay olduğu gibi bu ayda farklı şahsiyetlerle farklı konuları ele alarak siz takipçilerimiz için hazırlandı. Gazetemizin bu sayısında sizler için tanınmış Türkmen Siyasetçisi Fikret Terzibaşı ve Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi (IKBY) Parlamentosu Milli Birlik Koalisyonu Başkanı Romeo Hakari ile yapılan görüşmeleri yazıya döktük.
Türkmen siyaseti ve eğitiminde uzun zaman mücadele veren Fikret Terzibaşı, Türkmen davasındaki geçmişine ve şimdiki durum hakkında değerlendirmelerde bulundu.
“Tarihimiz çok büyük ve tarihimiz hiçbir zaman bizi utandırmamıştır”
Türkmen davasında verdiği kararlı mücadelesine başladığı dönem hakkında Terzibaşı, “1974 senesinin son günlerinde Türkmen Kardeşlik Ocağı kuruldu. Biz de ilk günden itibaren bu yola orada başladık ve devam ettik. Daha sonra 1995 yılında Irak Türkmen Cephesi kuruldu. biz de Cephe’nin farklı dairelerinde ister enformasyon, ister eğitim, ister başkanlık dairesinde görevler aldık. Eğitim dairemize bağlı kız öğretmenler lisesi erkek öğretmenler listesi ve enstitümüz vardı. Kız Öğretmenler Lisesi’nden kızlarımız mezun oldular ve Türkmen okullarını omuzladılar. Daha sonra Cephe’nin başkanlığında görev aldım Irak Türkmen Cephesi’nin koordinatör yardımcısı oldum. Çok sayıda kursları açarak, birçok kişiyi yetiştirip okullarımıza kazandırdık. Ayrıca Kardeşlik Dergisi ve Türkmeneli Gazetesinde yazılarıma yer verildi.” bilgiler paylaştı.
7 Ekim Milli Türkmen Bayramı büyük Türkmen kurultayı yapılırken kararlaştırıldı. Bunu günümüzde bazı Türkmen siyasi taraflar kabul edip kutlarken bazı siyasi taraflar kabul etmemekte. O günlere yakından şahit olan birisi olarak Terzibaşı, bayramın seçildiği sürece ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeler yer verdi:
“Tabii ki 7 Ekim bizim için çok önemli bir gündür. 3-7 Ekim Büyük Türkmen Kurultayı sırasında belirlenen bir milli Türkmen bayramıdır. Bu kurultaya bütün partiler, kurum kuruluşlar katıldılar. Bu kurultayın önemine değinmek gerekirse milletin öz iradesi ile yapılan bir kurultaydı ve en iyi şekilde yapıldı. Malum olduğu gibi eskiden parti kurma ve siyasi hareket oluşturmak yasaktı. Ama bu Türkmen adına kurulan ilk kurultay oldu. Hiçbir parti adı altında yapılmayan kurultay sadece Türkmen adı altında yapıldı.
Kurultay Türkmenlerin özgür iradesi ile kuruldu ve kurultayda çok önemli kararlar alındı, aynı zamanda Türkmen siyasi haritası çizildi. O kararlardan biri çoğulcu demokratik bir parlamenter sistem kurulmasıydı, insan haklarına saygı duyan bir sistemin kurulmasıydı. Türkmenlerin siyasi, idari ve kültürel haklarına kavuşması için çok önemli kararlar alındı. Bu nedenle bu kurultay ne kadar anlatsak da önemini anlatamayız. Bundan dolayı da bu önemli günü bütün partilerin her yıl kutlaması gerekir.”
90'lı yıllarda Türkmen siyasetinin gücünü anlatan tecrübeli siyasetçi, o dönemde siyaset yapmanın zorluklarını dile getirerek, “Eskiden siyaset yapmak, parti kurmak, sivil toplum kuruluşları oluşturmak her türlü siyasi faaliyet yasaktı. Baas rejimi tarafından büyük bir baskı vardı. 1991 yılından sonra burada bir güvenli bölge ilan edildi. Türkmenler de diğer bütün Milletler gibi kendi siyasi partilerini kurdu. 74 yılından bu yana sadece Türkmen Kardeşlik Ocağı Erbil’de mevcuttu, o da sadece kültürel faaliyetler çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyordu. Ama 1991'den sonra Milli Türkmen Partisi başta olmak üzere bütün partiler siyaset yapmaya başladılar.” dedi.
Irak Türkmen Cephesi’nin 1995 yılında kurulduğunu ve bu süreçte millet içinde çok büyük bir heyecan oluştuğunu söyleyen Terzibaşı, “Türkmenlerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgeden çekilmesinden sonra bütün hakları göz ardı edilmiş, siyasi hakları elinden alınmıştı. Ama güvenli bölge oluştuktan ve Türkmen siyasi partiler kurulduktan sonra millet siyasi partiler yoluyla siyaset yapmaya başladı ve siyasi sahaya inmeye başladı. Türkmenlerin Irak'ta 3. millet ve bölgede ikinci millet. Irak Türkmen Cephesi yoluyla Türkmenler hem yurtiçi hem de yurtdışındaki mahfillerde Türkmenleri dünyaya ve ülkeye tanıtmaya başladılar.” ifadesinde bulundu.
Türkmen Kardeşlik Ocağında ilk günden itibaren faaliyet göstermeye başlayan Fikret Terzibaşı, “Türkmen Kardeşlik Ocağı Türkmenlerin en önemli kurumlarından biridir, 1974 yılında Erbil de mevcut olan tek Türkmen kurumuydu bu da Türkmenler için çok büyük önem taşıyordu. İnsanlar Türkmen kardeşlik ocağını kendi evi gibi görüyordu, orada siyasi faaliyetler için kendine hazırlıyordu. Türkmen Kardeşlik Ocağı gerçekten bir okuldu. Orada birçok insanımız yetişti, milliyetçiliğin Türkmen kişilik duygusunun ne olduğunu orada anladı.” diyen Terzibaşı Ocaktan ayrılma sebebine ilişkin ise, “Vedat Bey'in onayıyla ben ve bir iki arkadaş daha Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın idare heyeti toplantılarına katılıyorduk. Bazı konularda fikir ve görüş ayrılıkları vardı özellikle Irak Türkmen Cephesi’nden çekilme konusunda ben ve bazı arkadaşlarımın fikirleri daha ayrıydı, bu yüzden çekilmeyi tercih ettik.” şeklinde açıklama yaptı.
Hem ziraat mühendisliği, hem eğitim hem de siyasi alanda faaliyet gösteren Terzibaşı, sahalardan neden uzak kaldığına ilişkin sorumuzu şöyle yanıtladı:
“Tabii ki tam anlamıyla uzaklaşmak demek doğru olmaz çünkü bizim her zaman gönlümüz ile fikrimiz ile milletimizin yanındayız ve siyasetleyiz. Her ne zaman bir konuda faydamız ve katkımız olursa katılmaya da hazırız. Bölgemizi özel olarak ele alırsak bütün siyasi partilere bakarsak siyasi faaliyetlerinde bir durgunluk var. İnsanlar bu partilere yaklaşmıyor bunun da sebebi partilerin insanları kucaklaması gerekiyor. Türkmen adına bir görev alan, bir yere gelen kişi özellikle bu bölgede bir yetkisi varsa, o kişinin daha fazla çalışması, daha fazla hizmet etmesi gerekir. Bu bir milli görevdir ayrıca artık bizim insanlarımız uyanık insanlar ve her şeyi biliyor. Eğer bir yerde bir durgunluk varsa demek ki orada bir sorun var o sorunları çözmek lazım.
Irak Türkmen Cephesi’nin bizde özel bir yeri var, hiçbir zaman kurum veya kuruluş olarak Irak Türkmen Cephesi’nden uzaklaşmadık. Ama bugün Irak Türkmen Cephesi bundan daha yüksek seviyeye çıkmayı hak ediyor. 1995 yılına bakarsak Irak Türkmen Cephesi’nin çok sayıda dairesi, gençlik kolları, büroları vardı ama bugün bakarsak Irak Türkmen Cephesi sadece bir siyasi parti şeklini aldı bu da zayıflamasına neden oldu. Cephe’nin insanlara kol kanat açması gerekiyor. İnsanları etrafında toplaması lazım çünkü Irak Türkmen Cephesi bundan daha fazlasını hak ediyor.”
Türkmenlerin kendi tarihleri ile gurur duyması gerektiğini vurgulayan Terzibaşı, “Biz Türkmenler Irak’ta çok büyük bir tarihimiz var çok büyük bir kültürümüz var bu yüzden bu tarihe bu kültüre sahip çıkmamız çok önemlidir. Tarihimiz çok büyük ve tarihimiz hiçbir zaman bizi utandırmamıştır. dedelerimiz atalarımız bize çok büyük bir miras bıraktı bizde onların torunu olarak bu büyük mirasa sahip çıkmamız gerekir.” dedi.
Görüşmemizin sonunda millete seslenen tecrübeli siyasetçi, milletten birlik olup dillerine sahip çıkmalarını istedi. Terzibaşı; “Bütün milletimizin sesleniyorum varlığınıza dilinize tarihinize sahip çıkın. Birçok millet bu tarihe sahip değil ve böyle bir tarihe sahip olmak ister. Bizim mücadelemiz milli bir mücadeledir, elhamdülillah biz Müslüman bir milletiz ve her zaman İslam ahlakı bizim içimizde yaşamıştır ve hareketlerimizi üzerinde etkisini yaratmıştır. Bizim tek sorunumuz milli varlığımızdır. Buradan bütün millete seslenmek istiyorum dilinize milletinize sahip çıkın temennim odur ki gelecek günlerimiz bugünlerden çok daha güzel olsun. Birlik beraberlik içinde bu yola devam etmemiz çok önemlidir.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
İkinci program:
Kısa Öz’ün bir diğer bölümünde Ulusal Birlik Koalisyonu Fraksiyonu Başkanı Romeo Hakari, kota meselesi ve oluşumların sorunlarına ilişkin soruları yanıtladı.
Parlamento Başkanlığı’na kotalarla ilgili bir yazı göndermiştiniz, yazının içeriği nedir? Kildani, Asuri ve Süryani milletvekillerinin Parlamento Başkanlığı’ndan talebi nedir?
Bu yazı 10 yıldan fazladır Kildani, Asuri ve ayrıca Türkmen kardeşlerimiz için tahsis edilen kota sistemi meselesinin bir sonucu olarak yazıldı. Çünkü Kürt milletinin dışındaki diğer milletler için bu sistemde 5 sandalye tahsis edildi ve bu sistem birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Kota meselesi özellikle parlamentonun 4. döneminde eleştirilmişti, bu durum bu dönem için de geçerli. Bazıları (Kürt fraksiyonlar) çoğu kez söz konusu 5 sandalyelik kotanın Kildani, Asuri veya Türkmen kardeşlerimiz için fazla olduğunu söylüyor. Kota sandalyeleri fazla diyenlerin aksine biz sandalye sayısını 10’a yükseltmek istiyoruz. Çünkü fraksiyonların diğer oluşumları kabul etmesi gerekir.
Bence, Kürdistan Parlamentosu’nda bir denge oluşması için önerdiğimiz sandalye sayısını da kabul etmeliler. Çoğu kez fraksiyonlar bir konuda anlaşamayınca kotadakiler bir sonuca varmak için destekçi olabilir. Ama ne yazık ki kotalara bu şekilde bakılmadı, onlardan böyle söz edilmedi. Tersine kotalar aleyhine çoğu kez medyada gerçek dışı karalama kampanyaları başlatıldı. Birkaç ay önce olduğu gibi. Örneğin; Kürdistan Parlamentosu’nun ikinci döneminde sadece Kildani ve Asurilerin kendi temsilcisi için oy kullanma hakkı olması gerektiğini söyledik. Aynı şekilde Türkmen kardeşlerimiz için de geçerli bu. Ancak “İnsan haklarına göre milletler arasında fark yapılamaz” dediler. Kürtler sayıca Kildani, Asuri ve Türkmenlerden fazla olduğu için kotayı istediği gibi kullanabilir. Bu yüzden birçok endişe vardı.
Ne yazık ki, bazı Kildani ve Asuri siyasi taraf söylediklerinde ve kotaya karşı sergiledikleri duruşta dürüst değillerdi. Halkımızın bazı siyasi parti ve tarafları, kota sisteminin hepimizin istediği gibi seçim mekanizmasını değiştirmesi için ortak bir talep sunmaya yanaşmadı. Bazıları siyasi çıkar elde etmek için Kürdistan Parlamentosu önünde gösteri düzenledi. Demokratik bir parti olarak biz de dahil tüm partilerin birlikte gösteri yapması kararlaştırılmıştı, hatta bizim partimiz (Demokratik Betner Partisi) bildirgeye ilk imzayı atmıştı. Bildirgede, Kürdistan Parlamentosu önünde gösteri yapıp, kota sistemi için seçim mekanizmasının değiştirilmesi istenecekti. Ama ne yazık ki orada burada uygunsuz şeyler yaptılar. Birkaç parti bu meseleyi küçük bir menfaat elde etmek için kullanmaya çalıştı ancak başarı sağlayamadılar çünkü o taraflar dürüst değildi. Bu yüzden ben Kürdistan Parlamentosu’ndaki seçim yasası tartışmalarında yazıda belirtilen konulardan söz ettim. Orada Kildani ve Asuri temsilcileri için seçim mekanizmasını değiştirme konusunu sahiplenmeye çalışan taraflar bana karşı durmuştu ve “Ben Romeo Hakari’nin dediklerine karşıyım” demişti.
Demek ki bu konuda böyle oyunlar varmış. Biz halkımızın 3 fraksiyonunun da birlik olmasını istedik. Ama ne yazık ki bazı partiler daha baştan bireysel düşünerek kendi partisel ve siyasi işlerini yürütmeye çalıştı ki, bunun da Kildani ve Asuri davasına büyük zararı vardı. Bazı Türkmen partilerinin de aynı fikirde olduğuna eminim. Bana göre, halkımızın hak, talep ve geleceği konusunda Türkmen, Kildani ve Asuri parti ve tarafların bir olması ve beraber hareket etmesi gerekir.
Kota meselesinin sadece Kildani ve Asurilerle değil Türkmenlerle de ilgili olduğunu söylediniz. Söz konusu yazı ise sadece sizin fraksiyonunuz tarafından takdim edildi. Peki neden Türkmen taraf ve diğer kotalarla bir ittifak oluşturmadınız?
Bence oluşumlar arasında ortaklık olmalı. Örneğin oluşumların tamamının imzası olması mı daha iyi yoksa bizim fraksiyonumuzun 3 üyesinin imzası mı? Biz böyle bir karar alırken bütün Türkmen fraksiyon başkanlarıyla konuştuk. Aylık toplantılar yapma kararı aldık ve umarım başarılı oluruz. Çünkü bu iki milletin de menfaatine olur ve ileride ortak adımlar atabiliriz.
Peki bu konuda aynı düşüncede misiniz?
Hepsi, bütün meseleleri ele almak için aylık toplantılar yapma konusunda hem fikir. Çünkü bizim davamız yüzde 80 oranında Türkmen davasına benziyor. Bu yüzden Türkmenlerle beraber birlik olma çabası içerisindeyiz ve umarım yakın gelecekte bir araya gelip ortak adımlar atarız.
Kürt fraksiyonlardan söz etmiştiniz. Özellikle muhalefet kanadı sürekli kotaları hedef alıyor ve onları iktidarın menfaatine uygun adım atmakla suçluyor. Sizce bunun nedeni kota sandalyelerinin bir bölümünün iktidar tarafından kullanılması değil mi?
Bunlar da var tabi ki ama aynı zamanda bana göre vekillik makamı çok büyük bir makam. Halkın temsilcisi olacak kişinin hiçbir şeye minnet etmemesi lazım. Sadece kendi önüne bakmalı ve milletinin sorunlarına odaklanmalı. Demek istediğim milletvekili kendi milleti ve tüm Kürdistan halkına hizmet etmekten başka bir şey düşünmemeli. Çünkü Kildani ve Asurilerin temsilcisi olmanın yanında biz bütün millet ve dinleriyle tüm Kürdistan’ın temsilcisiyiz.
Bu girişim 7 Mayıs’taki oturumdan sonra başlatıldı ki, çok sağlıksız ve huzursuz bir oturumdu. Aynı zamanda oluşumlara büyük bir zulüm yapıldı. Bu saygıdeğer kişiler her şeyi birbirine karıştırdı. Dünyadaki bütün parlamentolarda koalisyonlar vardır. Örneğin 5. Dönemde biz Kürdistan Demokrat Partisi ile koalisyona girdik. Kürdistan Demokrat Partisi birçok konuda bizi destekliyor olabilir ama bu bizim başka şeyler için diğer fraksiyonlarla ortak hareket edemeyeceğimiz anlamına gelmez. Aslında ortak çalışmalar yaptık. Bu kadar zalimce bir medya kampanyası başlatılamaz. Sadece bu dönem için değil önceki dönemde de Türkmen, Kildani ve Asurilerin sandalye sayısı fazla dediler. Kimse bunları söyleme hakkını kendisinde göremez. Oluşumların fraksiyonları, bunları söyleyenlerin fraksiyonuyla koalisyon oluştursaydı bunları söylemezlerdi. Tersine biz sandalye sayılarının artması için bu kişileri destekliyoruz derlerdi. Demek ki ortada kota sistemi konusunda çelişkili düşünce ve anlayışlar var.
Bence insanlar oluşumlara gerçekçi bakmıyor. Oluşumların temsilcisi oluyorsan. Bu, parlamento ve seçmenler sana meşruluk kazandırmış demektir. Yazıda kota meselesinde belirlenen 30 maddenin uygulanmasını, seçim için özel sandık tahsis edilip özel gün belirlenmesini ve sadece özel seçmenlerin oy kullanmasını talep ettik. Tüm milletvekilleri aynı değil ki, oradan buradan oy toplayabilsin. Örneğin bir Asuri’nin ilişkileri Kürt ve Türkmen kardeşlerimizle iyidir. Peki bir Kildani veya Asuri’nin parlamentoya girmesini mi daha olumlu görürler yoksa başkasını mı? Şöyle düşünülmemesi gerekir; bu Kürdistan Demokrat Partisi’nin müttefiki ve tüm oylarını onun lehine kullanacak. Sen milletvekili olduğunda kendi milletinin ve Kürdistan halkının mülküsündür. Parlamento sana meşruluk vermiştir ve 4 yıla kadar söylenen sözlerin hepsi fazlalıktır. Biz yazımızı sunduktan sonra Birleşmiş Milletler bir Kürt’ün bir Asuriye, bir Asuri’nin bir Türkmen’e oy vermesine engel olunmaması gerektiğini söyledi. Uluslararası yasalar insan hakları bakımından tüm millet ve dinlere aynı gözle bakar. Ancak biz var olan durumda bizim için sorunlar olduğunu hissediyoruz. Eğer onlar gerçeği söylüyorlarsa, buyursunlar yazıyı beraber sunalım.
Şüphesiz bu yazıyı sunmadan önce diğer fraksiyonlarla tartışmışsınızdır. Sizce yazınız kabul olur mu ve diğer fraksiyonlar buna nasıl bakıyor?
Bence fraksiyonlar, diğer fraksiyonların düşünce ve taleplerine saygı göstermeli. 17 yıldır fraksiyona sahip olduğumuz Kürdistan Parlamentosu’nda herhangi bir fraksiyon bir talep sunarsa Ulusal Birlik Koalisyonu Fraksiyonu olarak buna saygı gösterir ve destekleriz, özellikle oluşumların talebi olduğunda. Kendilerinin, fraksiyonlarının, temsilcilerinin ve halklarının menfaatine olan her talebe destek verilmeli.