Türkmeneli’de gerçekleşen yerel seçimlerin sonuçları, şaşırtıcı olmamakla birlikte, yıllardır karşılaşılan olumsuz olaylar ve yapılan hatalar zincirinin doğal sonucudur. 2003 öncesi Baas rejiminin Araplaştırma politikası, 2003’ten sonra Kürt partilerinin Türkmen bölgelerini Kürtleştirme çabaları, 2014’te DAEŞ’in Türkmen bölgelerine saldırı süreci ve 2017’den günümüze kadar devam eden Araplaştırma politikaları nedeniyle, Türkmenlerin Irak’taki varlığı tartışma konusu olma eşiğine gelmiştir.
Türkmenlerin kaderini belirsizleştiren bu büyük gelişmeler karşısında, hiçbir ciddi girişim söz konusu olmamış, cılız ve retoriğe dayalı reaksiyonlarla yetinilmiştir. Böylelikle Türkmeneli bölgesinin ve insanının akıbeti bir nevi, “doğal sirkülasyona” bırakılmıştır. Bir diğer tabirle, Türkmen bölgelerinde yapılan “oldu bittilere” teslim olunarak Türkmenlerin diğer taraflarla güç rekabeti peşinen kaybedilmiştir. Yapılan hataların büyük bölümü, Türkmen kuruluşlarının (Siyasi, toplumsal, kültürel, enformasyon) yapısal işlevsizliklerinden kaynaklanmaktadır. Halkın sorunlarına çözüm getiremeyen partilerin/iktidarların/sistemin varlığına da gerek yoktur. Türkmenlerin Irak’taki varlığından rahatsızlık duyan herhangi bir aktöre, “Türkmen siyasi hareketinin sonu en hızlı ve en kalıcı şekilde nasıl getirilebilir?” diye sorarsanız muhtemelen, “Mevcut sistemleri devam etsin, zaten sonlarını getirecek” şeklinde cevap alırsınız. İnsanlarımızın geleceği, Irak’taki milli varlığımız ve bölgelerimizin Türk kimliği gözümüzün önünde yok olurken, bu olumsuz gidişat karşısında hiçbir ciddi çalışma yapılmamakta ve kuruluşlarımız, “dostlar alışverişte görsün” modunda takılmaya devam etmektedirler. Bu kahredici durumun sorumlusu sadece makam-mevki işgal eden vasıfsız yöneticiler değil, duruma kayıtsız kalan herkestir. Partilerin/iktidarların/sistemin çürümüşlüğüyle mücadele etmeyen neme lazımcı halklar da yaşadıkları kötülüklerden sorumludur. Toplum her şeyi partilerden ve/veya hükümetten beklememelidir. Türkmen kuruluşları, mevcut imkanlar ölçüsünde, azami düzeyde iyi yönetilseler dahi Türkmen toplumunun her alanda ileri bir konuma gelmesi beklenmemelidir. İnsanlık tarihi boyunca, beka mücadelelerinde devlet/tüzel aygıtların yanı sıra toplumların da seferber olduğu bilinmektedir. Toplumun katkısı, fedakarlığı ve desteği olmadan hiçbir kurtuluş mücadelesi başarıya ulaşamaz. Bunların yanı sıra Türkmen yöneticilerinin yeni bir siyaset modeli geliştirememeleri, Türkmen toplumunun depolitize olmasına neden olmuştur.
Bu bağlamda Türkmen kuruluşlarını ihtiva eden sisteme ilişkin bazı hususları yinelemekte fayda görüyorum:
-
Adaletsiz ve ötekileştirici yaklaşımlar nedeniyle Türkmen’i Türkmen’e düşmanlaştıran,
-
Türkmen insanını, siyasi partilere ve seçim sandığına küstüren,
-
Türkmenlerin iç ve dış göçle Irak'ta azınlık duruma düşmesi sürecinde acziyet gösteren,
-
Türkmenleri Irak’ta güçlü bir aktör haline getirmek yerine, diğer aktörlerin yancısı yapan,
-
2003’ten beri, bütün alanlarda Türkmenlerin kayıplarını önleyemeyen,
-
Bütüncül bir toplum siyaseti yerine, “tek parti” ve “tek adam” siyaseti benimseyen,
-
Parti içi hukuku ve demokrasiyi lağveden,
-
Güçlü kurumsal yapılar inşa etmek yerine, vasıfsız kişiler üreten, Bu sistem değişmelidir…
Türkmen hareketi içerisinde faaliyet gösteren tüm kuruluşların teşkilatlarını (Siyasi, toplumsal, kültürel, enformasyon) yeniden yapılandırıp köklü düzenlemeler içeren reformlar yapmadan karşılaşılan kriz ve sorunlarla uğraşmak, hayaletle boks yapmak gibidir. Mevcut sistemde siyasi kuruluşlar ilgi odağı olurken, eğitim, sanat ve sosyal alanlardaki çürümüşlükler ihmal edilmiştir. Siyasi yapılarımızın tökezlediği bir ortamda diğer alanlarda reform çalışmaları yapmak mümkün olamamıştır. Değişim bir süreçtir, Türkmeneli’de gerçek bir değişim, “Tek parti” siyasetinden, “Toplum” siyasetine dönüşmekle mümkündür. Türkmen toplumu yapısı gereği heterojen bir dokuya sahiptir. Türkmenlere tek bir yöneticiyi benimseterek Türkmen kuruluşlarını tek bir siyasi çatı altında birleştirme çabası Türkmenlerin sosyolojik realitesi ile bağdaşmaz. Irak’ın üçüncü ana unsurunu teşkil eden üç milyon nüfuslu bir topluluğun kaderini tek bir partiye bağlamak, tüm yumurtaları aynı sepete koymakla aynıdır. Gelenekselleşen bu yanlış siyasetten bir an önce dönülmelidir. Bundan yola çıkarak, Türkmen hareketinde şahıslar yerine kurumsal yapıları, tek bir yapı yerine de birden fazla yapıyı desteklemenin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Toplum yapısını bir aileye benzetecek olursak, aile içinde daha az ilgi gören çocuk, ev dışında çözüm arar. Daha çok ilgi gören kardeşini kıskandığından dolayı evin huzurunu bozar. Bu yüzden istikrarlı ve sağlıklı bir aile yapısının oluşması için, velinin, herkesin hukukuna riayet ederek adaletli olması gerekir. Bu durum toplumlar için de geçerlidir. Sistemin dışında bıraktığınız aktörlerin farklı arayışlar içine girmesi olağan bir durumdur. Bu olgu, Türkmen hareketinde ötekileştirmenin ve kardeş kuruluşlar/şahsiyetler arasında taraf tutmanın doğurduğu kaçınılmaz sonuçtur.
Gelinen noktada, kronikleşen sorunlar yumağıyla, Türkmen kuruluşlarının mevcut kapasite ve kadrolarla mücadele etmesi imkansız hale gelmiştir. Bu durumdan hiçbir Türkmen kuruluşu müstesna değildir. Irak’ta Kürtler için Kürt Bölgesel Yönetim’i ne ise, Bağdat’ta Araplar için Merkezi hükümet ne ise, Türkmenler için de Türkmen siyasi partileri o konumdadır.
Türkmen toplumu Merkezi hükümette ve Kürt Yönetimi’nde hakkıyla temsil edilmediğinden dolayı, tek meşru temsilcisi olarak Türkmen siyasi partilerini görmektedir. Bu yüzden toplumun beklentisi yüksektir. Türkmen partilerinin bu durumu kavraması ve yönetmesi gerekmektedir. Türkmen siyasi partileri, çağın ruhuna uygun metotlarla kapsamlı bir revizyon sürecine gitmelidir. Kaybedecek çok şeyi kalmayan Türkmen hareketinin yeni yüzlere ve yenilikçi fikirlere ihtiyacı bulunmaktadır. Yüz yılı aşkın süredir, Irak’ta Türk varlığını yok edemeyen karanlık odaklar ve işbirlikçileri, politikalarının son safhalarına gelmiş olmaktan memnun olmalıdırlar. Bölgede ve dünyada dengelerin ve güç parametrelerin yeniden şekillendiği bu dönemde, Türkmenlerin devre dışı bırakılması, sadece Irak’ta değil Ortadoğu’da da dengeleri etkileyecektir.
Not: Yazılar kurumun değil, yazarların fikrini içeriyor.