Arkadaş Türkmence Biliyor Mu?

Arkadaş Türkmence Biliyor Mu?

Bir ülkede nüfus olarak sayınız azsa, beyinlere yerleşmesi gereken en önemli kavram “birlik”tir. Birlik olmak, var olma mücadelesinin temel taşlarını oluşturur. Türkmen davasında “var olma mücadelesi” sözünü hep duymuşuzdur. Peki bu mücadelenin hakkını vermek için birlik olabiliyor muyuz?

Birliğini koruyamayan bir millet dağılmaya mahkumdur. Nitekim beraber yaşadığınız diğer milletlerin sayısı sizden fazla ise siz önlemlerinizi almazsanız nüfuzu da oldukça fazla olur. Yüz yıla yakındır Türkmenlere uygulanan asimilasyon politikaları bugün de devam etmekte. Zararın neresinden dönersek kârdır diyelim ve kendimize gelelim.

Irak gibi bir coğrafyada hem etnik açıdan, hem de din ve mezhep açısından insanları birbirine kırdırmak çok da zor olmasa gerek. Bu coğrafyada Türkmenler için en büyük tehlike de budur işte. Şunu bir kere kabul edelim; Türkmenler sevilmiyor, bu bir gerçek. Biz ne kadar barışçıl bir millet olsak da bu coğrafya kanla besleniyor unutmayalım. Biz hep yaşatma taraftarı olduk ama başkalarının amacı yaşama hakkını ele almaktır. Yaşama hakkı sadece nefes alıp vermek değildir, dilimizi korumak, kültürümüzü, örf-adetlerimizi, tarihimizi yaşatmak ve ikinci, üçüncü sınıf vatandaş olmamak en doğal hakkımızdır. Bu hakları elbette kimse bize altın tepside sunmaz, bunun için birlik ve beraberlik içerisinde kendimiz çaba sarf etmeliyiz.

Bu bağlamda öncelikle Türkmeneli coğrafyasına bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Geçenlerde Kerkük’teydim. Önceki geceden itibaren Kerkük’e gitme heyecanı içimi sarmıştı. Çünkü benim için Türkmeneli sadece Erbil’den ibaret değil ve olamaz. Kerkük’te var olan ekonomik sıkıntılar çerçevesinde piyasanın nabzını yokluyorduk arkadaşlarımla. Bize Kerküklü bir gazeteci arkadaşım da eşlik ediyordu. Esnafın birine Erbil’den geldiğimizi söyledi arkadaş. Esnaf abimizin ilk sorusu ise “Arkadaşlar Türkmence biliyor mu?” oldu. Bu sorudan anlamlar zinciri çıkarabiliriz. İnsanlarımızın bilinçaltına yerleştirilmek istenen “bölgecilik”, “başka şehirlerden gelen insanlara karşı ön yargılı davranma”, “başkalarını kabul etmeme” iğrençliği, esnaf abimin sorduğu sorudan çıkarılabilecek anlamlardan bazıları.

Aslında bu girişimler Türkmenleri bitirmeye yönelik yıllar önce atılmış kalleşçe adımlardır. Peki buna karşılık ne yapılabilir? Öncelikle her Türkmen birey nereden gelmiş olursa olsun başka bir Türkmen’i öz kardeşi olarak görmeli. Dışlamak kadar kolay bir eylem yoktur, önemli olan şartlar ne olursa olsun birliği koruyabilmektir. Çünkü bizim dilimiz, kültürümüz, örf-adetimiz, tarihimiz aynı. Peki bir Türkmen’in başka bir Türkmen’i dışlaması ne kadar mantığa uyuyor? Bu durum sadece düşmanlara hizmet eder.

Türkmeneli’nin neresine gidersek gidelim evimize gider gibi huzurla gitmeliyiz ve gelenlere de ev sahibi hissini vermeliyiz. Türkmen davası, belirli bölgelerin değil Türkmeneli’nin her bucağının davasıdır.

Burada Türkmen yetkililere, liderlere oldukça büyük iş düşüyor. Bir coğrafyada sevilmeyen bir milletseniz, buna karşı stratejinizi belirlemelisinizdir. Var olma mücadelesi hepimizin, bu yüzden her zaman birlik olmamız gerekiyor.

Ayrım yapmanın zararlarını, birlik olmanın da faydalarını tahayyül edelim. Yok olmaya mahkum olmak yerine birlikle yaşatalım bu milleti. Bir Türkmen olarak ben milletimi çok seviyorum, peki ya siz?