Durumun vahimliğinden haberi olmayanlar, dinleyin!..
Hep kapalılığından yana dert yandığımız toplumumuz, bana göre vahim ve öldürücü bir sorun ile karşı karşıya. Bu veba, artık hemen hemen her alana her kuytu ve mecraya kök salmış durumda. Yazıma felaket tellallığı ile başlamak istemezdim aslında, daha umut verici, daha ufuk açıcı cümleler sarf etmek isterdim fakat artık birilerinin çıkıp bu gidişata DUR demesinin vaktinin geldiğini, hatta çok da geç kalındığını söylemekten kendimi alıkoyamayacağım.
Özellikle son günlerde beynimde zonklayan ve katıldığım bütün faaliyetlerde gördüğüm hiç de iç açıcı olmayan manzaralar ile karşı karşıya kaldım. Bu karşılaştığım manzaralar aslında durumumuzun neden bu hale geldiğini, neden boğulurcasına çırpındığımızı anlattı. Müthiş bir zıtlaşma ile birlikte genç kesimin bertaraf edildiğini, hemen hemen hiçbir mevki ve alanda söz sahibi edilmediğini, kısacası gençlerimizin boğulduğunu ve yok değerinde olduklarını gördüm.
Bu durumu, benim gibi gençlerin hissettiğini ve buna yakındıklarını çok iyi anlamaya başladım son günlerde. Çünkü bu kasvetli ortam içerisinde kendine yer bulamayan ve hiçbir değerinin olmadığını düşünen Türkmen gençlerimizin, artık son çırpınışlarda olduğunu gördüm.
Kıymetli okurlarım, genç kesimin bir toplum için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeltenmeyeceğim, zira bu kalıplaşmış ve sadece slogandan oluşan cümleleri kurmakla sizi yormak istemiyorum. Şu satırları okurken sizden sadece şöyle bir istekte bulunmak istiyorum, bir etrafınıza bakın, faaliyetlere, etkinliklere, şiir gecelerine, siyasi panellere ve aklınıza gelecek her türlü toplu faaliyete. Ne görüyorsunuz? Hemen size söyleyeyim:
Soluk ortamlar, ruhu olmayan sohbetler, klasik ve çağımızla hiçbir alakası olmayan etkinlikler, klasik tasarımlar, klasik cümleler ve kısacası çağdaş ve global yaşam tarzı ile yakından ve uzaktan hiçbir alakası olmayan KURU KALABALIK ortamlar. Neden mi? Sebebi çok basit ve net: GENÇSİZLİK!
Edebiyat, siyaset, kültür ve sanat (zaten yok oldu!) ve diğer bütün alanlarda gençlere istenilen fırsat ve yer verilmiyor maalesef, sonuç itibarıyla da karışımıza ruhu olmayan ve yukarıda bahsettiğim bu kuru kalabalık ortam çıkıyor. Size açıkça söyleyeyim; hala doksanlı yıllarda yaşıyoruz!
Hala bir asır öncesinden kalma yöntemler ve prosedürlerle ilgileniyoruz, dinamik değiliz ve resmen sürünüyoruz. Bu düştüğümüz durumun en esaslı sebebi, gençlerimize fırsat ve izin vermeyen, eski kafalı bir takım insan.
‘’Daha dünün çocuğu’’ diye diye bitirdiniz tertemiz gençlerimizi. “Ağzından süt kokusu geliyor’’ diye diye gençlerimiz bayrağı teslim etmek yerine dışladınız, ezdiniz ve kapıda beklettiniz. Hiçbir zaman genç insanımızın düşüncesine, ilkesine, yaşam tarzına ve bakış açısına önem vermediniz. Şimdi bu yaptığınız hataların bedelini toplum olarak ödüyoruz.
Güvenin artık... Bir şeyleri gençlere verin, fırsat tanıyın, ilgilenin ve bırakın artık genç kesim sizi az biraz yönetsin. Taze fikirleri ile sizden çok daha başarılı olacakları kesin! Birazcık da olsa yardım edin ve ellerinden tutun, aşağılamayın ve onlardan gelen düşünce ve yeniliklere hem açık olun... Gençliğe karşı atacağınız her adım, bu toplumu karanlıktan kurtaracak ve çağdaş cemiyetlerin seviyesine yükseltecektir.
Artık bizim gençlerimiz de ülkeyi terk etmenin yollarını arıyor, Neden? Çünkü umutsuz, çaresiz ve yapayalnız. Düşünsenize, bir milletin geleceği göz göre göre çekip gidiyor. Yıllardan beri var olan tecrübelerinizi gençlerin yeni ve çağdaş fikirleri ile daha da zenginleştirin, aksi taktirde tarihe gömülü çağdaş cemiyetler arasında yok olmamız yakındır, benden söylemesi.
Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum, umarım bu yazım bir nebze de olsa birilerini harekete geçirip yenilikler yapmaya iter. Şapkanızı önünüze koyup düşünün. Elimizde bulunan bu bitmek bilmeyen hazineyi yok etmeyin!
Size küçük bir örnek sunmak istiyorum; Mesela TEBA Ajansı. Kurulduğu ilk günden bu yana ve hala devam eden müthiş bir hazmedememe ile karşı karşıya. Bize her zaman en büyük darbeyi de yukarıda bahsettiğim tip insanlar vurdu. Destek olmak yerine hep dışlanmaya çalışıldık ve “Dünün çocukları” dikilip durulduk. Hatta bazen hakarete varan tabirler ve cümlelerle karşı karşıya kaldık, peki neden? Nedeni ise genç olmamız ve sözde “büyüklerimizin” bize güvenmemesi. Her ne yaptıysalar pes ettiremediler. Zamanında “Başarılı olamazsınız. Vazgeçin” gibi çok sloganlar duyduk. Şimdi sizin huzurunuzda bu sloganları bize iletenlere iade ediyorum çünkü biz onlara rağmen Başardık! Vesselam..